İsmet KÖSOĞLU


Fadime Beni Uğraştırma

Temel ve Fa­di­me ev­len­miş­ler ve o gece ger­de­ğe gi­re­cek­ler­miş. Tam ger­de­ğe gi­re­cek­ken Fa­di­me sol gö­zü­nü çı­kar­mış ve ko­mo­din­de­ki ku­tu­ya koy­muş.


Temel ne ol­du­ğu­na şa­şır­mış. Fa­di­me şöyle demiş:” be­nim­le ev­len­mez­sin diye gö­zü­mün pro­tez ol­du­ğu­nu sana söy­le­me­dim
“Temel bo­zun­tu­ya ver­me­miş. Fa­di­me bu sefer sağ ko­lu­nu çı­kar­mış ke­na­ra koy­muş. Temel yine şaş­kın. Fa­di­me ” Te­mel­ci­ğim ko­lu­mu tra­fik ka­za­sı son­ra­sı kay­bet­tim, be­nim­le ev­len­mez­sin diye bunu sen­den giz­le­dim” demiş.
    Te­me­lin modu düş­müş ama yine işine odak­la­nır­ken bu sefer Fa­di­me sağ ba­ca­ğı­nı çı­kar­mış” Temel ba­ca­ğı­mı bir ya­ra­lan­ma so­nu­cu kay­bet­tim, be­nim­le ev­len­mez­sin diye bunu sen­den sak­la­dım” demiş. Temel bu du­ru­ma iyice bo­zul­muş. Gi­yi­nip aşağı inmiş, kal­dı­rım­da üzgün üzgün otur­muş. Fa­di­me cam­dan Te­me­le ses­len­miş: “temel böy­le­si­ne önem­li bir günde neden ben­den ka­çı­yor­sun yu­ka­rı gel­se­ne ” demiş.
    Temel cevap ver­miş “Fa­di­me beni uğ­raş­tır­ma, sen aşağı fır­lat, ben bu­ra­da be­ce­ri­rim” demiş
    Ben İtme­dim Kendi Düştü
    Ka­dı­nın biri ko­ca­sı ölün­ce ikin­ci defa ev­len­miş.
    Yeni ko­ca­sı se­viş­me ko­nu­sun­da biraz zayıf ka­lın­ca kadın ha­yıf­lan­ma­ya baş­la­mış. Kadın sü­rek­li “rah­met­li kocam şöyle se­vi­şir­di böyle se­vi­şir­di sen­den iyiy­di” de­me­ye baş­la­yın­ca adam bir gün da­ya­na­ma­yıp ka­dı­nı ya­tak­tan atmış. Kadın düş­müş ka­fa­sı ya­rı­lın­ca adam­dan da­va­cı olmuş hâ­ki­min kar­şı­sı­na çık­mış­lar.
    Hâkim: ka­rı­nı neden ittin bak ya­tak­tan düş­müş ka­fa­sı ya­rıl­mış.
    Adam, ben it­me­dim hâkim bey, ken­di­si düştü.
    Hâkim: ne demek ben it­me­dim, sen it­miş­sin işte.
    Adam: yok hâkim bey ben it­me­dim. Biz iki ki­şi­lik bir ev­li­lik yap­tık bu tuttu ya­ta­ğa bir rah­met­li sok­ma­ya ça­lış­tı ha­liy­le yatak üç ki­şi­ye dar geldi bu da ya­tak­tan düştü.
    Hâkim: ge­re­ği dü­şü­nül­dü. Sa­nı­ğın be­ra­atı­na.
    Ben Evli Bir Ada­mım
    Akşam eve sar­hoş gelen adam, sabah yoğun bir baş ağ­rı­sı ile uyan­mış. Zor­luk­la göz­le­ri­ni açıp et­ra­fa ba­kın­mış.
    Ko­mi­di­nin üze­rin­de bir adet as­pi­rin, bir bar­dak su ve bir not du­ru­yor. Ya­ta­ğın ke­na­rın­da­ki san­dal­ye­de ise el­bi­se­le­ri ter­te­miz ve ütülü du­ru­yor­muş.
    Ar­dın­dan ko­mi­din­de duran küçük bir not dik­ka­ti­ni çek­miş ada­mın. Notta şöyle ya­zı­yor­muş; “Gü­nay­dın sev­gi­lim, ben alış­ve­ri­şe gi­di­yo­rum kah­val­tın mut­fak­ta. Seni çok se­vi­yo­rum!”
    Adam ilacı içmiş, üze­ri­ni gi­yin­miş ve mut­fa­ğa git­miş. Sof­ra­ya oğlu da gel­miş. Ma­sa­da da her zaman oku­du­ğu ga­ze­te­ler ve kah­val­tı ta­ba­ğı du­ru­yor­muş. Baş­la­mış kah­val­tı­sı­na ve hemen oğ­lu­na sor­muş;
    – Oğlum, gece neler oldu bi­li­yor musun?
    – Evet, gece eve sar­hoş gel­di­ğin­de saat 3’ü ge­çi­yor­du. Önce ko­ri­dor­da duran san­dal­ye­yi de­vir­din, sonra çok kus­tun. Daha sonra yatak oda­sı­nın ka­pı­sı­na ka­fa­nı vur­dun ve gözün mo­rar­dı.
    Adam oğ­lu­nun bu an­lat­tık­la­rın­dan sonra çok şa­şır­mış ve sor­muş; “Peki neden o zaman tüm kı­ya­fet­le­rim ter­te­miz, ütülü?     Neden kah­val­tım hazır ve ga­ze­tem alın­dı?
    – Ha bunu mu so­ru­yor­sun, annem seni sü­rük­le­ye­rek yatak oda­sı­na gö­tür­dü, pan­to­lo­nu­nu çı­kar­ma­ya ça­lış­tı­ğı anda; “Bayan beni yal­nız bı­ra­kın lüt­fen, ben evli bir ada­mım!” dedin.
    Allah Ver­sin
    Nas­ret­tin Hoca ça­tı­yı ak­ta­rır­ken, kapı ça­lın­mış. Hoca eği­lip aşağı bak­mış; ka­pı­nın önün­de bir adam du­ru­yor­muş. Hoca ses­len­miş:
    -Bu­yur efen­di!..
    Adam rica etmiş:
    – Ka­pı­ya kadar ge­le­bi­lir misin?
    Hoca “Her halde çok önem­li” diye dü­şün­müş, kırk ba­sa­mak mer­di­ve­ni inmiş, soluk so­lu­ğa ka­pı­ya gel­miş. Adam demiş ki:
    – Allah rı­za­sı için bir sa­da­ka!
    Nas­ret­tin Hoca öyle bir si­nir­len­miş ki; si­nir­len­di­ği­ni belli et­me­den adamı ça­ğır­mış:
    – Gel be­nim­le!..
    Adam Hoca’nın pe­şi­ne ta­kıl­mış, kır­ka­yak mer­di­ve­ni of­la­ya puf­la­ya çı­ka­rak, ça­tı­ya gel­miş. Hoca da geri dönüp şöyle demiş:
    – Allah ver­sin!.
    Ben de bil­mi­yo­rum
    Temel bir gün tren­de yol­cu­luk ya­par­ken, ya­nı­na Ya­hu­di bir yolcu bin­miş. Ha­re­ket­le­rin­den ve giyim tar­zın­dan, Temel’in saf biri ol­du­ğu­nu an­la­yan Ya­hu­di, hemen Temel’e yö­ne­le­rek ses­len­miş:
    – Be­ye­fen­di, size bir soru so­ra­bi­lir miyim?
    – Sor.
    – Sen bana bir soru sor, bi­le­mez­sem; 100 lira ve­ri­rim. Sen benim so­ru­mu bi­le­mez­sen; bana 10 lira ve­rir­sin, olur mu?
    – Olur.
    Ya­hu­di yolcu:
    – Önce sen sor. Temel sor­muş:
    – Üça­yak­lı canlı nedir?
    Ya­hu­di biraz dü­şün­dük­ten, sonra 100 li­ra­yı uzat­mış:
    – Bi­le­me­dim, sen söyle?
    100 li­ra­yı ce­bi­ne atan Temel, Ya­hu­di’ye 10 lira geri ver­miş ve şöyle demiş:
    – Ben de bil­mi­yo­rum!..
    Tu­va­let ve te­le­fon
    Genç adam, İstan­bul’dan An­ka­ra’ya oto­büs­le gi­der­ken, ve­ri­len mo­la­da hemen tu­va­le­te koş­tur­du. Boş bir kabin bulup ken­di­ni oraya attı. Tam ka­bi­ne gir­miş­ti ki, yan ka­bin­den bir ses,
    – Mer­ha­ba dedi. Adam şaş­kın şaş­kın,
    -Mer­ha­ba diye cevap verdi. Ses devam etti:
    -Na­sıl­sın?
    İlk defa ba­şı­na böyle bir şey ge­li­yor­du… yine de şaş­kın şaş­kın cevap verdi
    : -Sağ ol, iyi­yim. Sen na­sıl­sın? Ses sordu:
    -Ne ya­pı­yor­sun?
    Bir an te­red­düt ge­çir­di. Adam onun tu­va­let­te ol­du­ğu­nu bil­di­ği için mut­la­ka ne yap­tı­ğı­nı da bi­li­yor­du. Başka bir şey söy­le­me­si ge­rek­ti­ği­ni dü­şün­dü ve:
    -Ben, İstan­bul’dan gelip, An­ka­ra’ya gi­di­yo­rum. Sen ne­re­ye gi­di­yor­sun?
    Ada­mın son­ra­ki cüm­le­si bu mu­hab­be­ti sona er­dir­di.
    -Ha­ya­tım, te­le­fo­nu ka­pa­tı­yo­rum. Yan­da­ki tu­va­let­te bir geri ze­kâ­lı var. Sana sor­du­ğum so­ru­la­ra cevap verip du­ru­yor.
    Ben seni daha sonra ara­rım.