İbrahim Sırmalı


Sırat Köprüsü Üzerinde Kurtulanlar

  Emekli Müftü - muftu.ibrahim@gmail.com


Birinci Hutbe

Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. Allah'ım, bol, temiz ve mübarek hamd Sana mahsustur. Nimetlerine denk ve lütuflarına layık bir hamd olsun. 

Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur, tektir, ortağı yoktur. 

Ve yine şehadet ederim ki Muhammed O'nun kulu ve elçisidir. Allah'ım, Peygamberimiz Muhammed'e, ailesine ve tüm ashabına salat ve selam eyle.

Ey Müslümanlar!

       Allah Teala şöyle buyurdu:

وَاِنْ مِنْكُمْ اِلَّا وَارِدُهَا كَانَ عَلٰى رَبِّكَ حَتْمًا مَقْضِيًّا

Meryem suresi 19.71 (Ey insanlar!) Sizden cehenneme varmayacak hiç kimse yoktur. Rabbin için bu, kesin olarak hükme bağlanmış bir iştir.

ثُمَّ نُنَجِّى الَّذٖينَ اتَّقَوْا وَنَذَرُ الظَّالِمٖينَ فٖيهَا جِثِيًّا

Meryem suresi 19.72 Sonra Allah'a karşı gelmekten sakınanları kurtarırız da zalimleri orada diz üstü çökmüş hâlde bırakırız.

İki Sahih'te (Buhari ve Müslim) şefaat hakkındaki hadiste Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

وفي الصحيحين: في حديث الشفاعة: (يقول صلى الله عليه وسلم: (فَيَأْتِيهِمُ اللَّهُ تَعَالَى فِي صُورَتِهِ الَّتِي يَعْرِفُونَ فَيَقُولُ أَنَا رَبُّكُمْ. فَيَقُولُونَ أَنْتَ رَبُّنَا. فَيَتَّبِعُونَهُ وَيُضْرَبُ الصِّرَاطُ بَيْنَ ظَهْرَيْ جَهَنَّمَ فَأَكُونُ أَنَا وَأُمَّتِي أَوَّلَ مَنْ يُجِيزُ وَلاَ يَتَكَلَّمُ يَوْمَئِذٍ إِلاَّ الرُّسُلُ وَدَعْوَى الرُّسُلِ يَوْمَئِذٍ اللَّهُمَّ سَلِّمْ سَلِّمْ

 “Sonra Allah Teala onlara tanıdıkları kılıkta gelecek ve: ‘Ben sizin Rabbinizim’ diyecek. Onlar: ‘Sen bizim Rabbimizsin’ diyecekler. Onlar da ona uyacaklar. Cehennemin arkasına köprü konulacak ve ben ve ümmetim onu ilk geçenler olacağız. O gün, peygamberlerden başka kimse konuşmayacak ve o gün peygamberlerin duası: ‘Allah’ım, bize afiyet ver, bize afiyet ver!’ olacaktır.”

İslam Kardeşleri!

Kıyamet Günü'nde Sırat Köprüsü'nden geçilmesi kaçınılmaz ve kesindir. Ve Kitap ve Sünnet'ten delilleri geldiği için buna inanmak vaciptir. Farzdır.

       Âlimler şöyle demişlerdir: "Kıyamete, amellerin karşılığına, kıyamet günü arza, hesaba, kitabın okunmasına, mükafat ve cezaya, mizanlara ve Sırata  inanırız."

Sahih Müslim'de: (Aişe'nin rivayetine göre, şöyle demiştir:

ففي صحيح مسلم: (عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ سَأَلْتُ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- عَنْ قَوْلِهِ عَزَّ وَجَلَّ (يَوْمَ تُبَدَّلُ الأَرْضُ غَيْرَ الأَرْضِ وَالسَّمَوَاتُ) فَأَيْنَ يَكُونُ النَّاسُ يَوْمَئِذٍ يَا رَسُولَ اللَّهِ فَقَالَ «عَلَى الصِّرَاطِ». 

Resûlullah'a -Allah ona salat ve selam etsin- Yüce Allah'ın şu ayetini sözünü sordum: "Yer başka bir yere ve gökler de başka bir gökle değiştirileceği gün." İbrahim suresi 48. Peki, o gün insanlar nerede olacak, ey Allah'ın Resûlü? O şöyle buyurdu: "Sırat üzerinde.")

Başka bir rivayette ise:

وفي رواية له: (قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- «هُمْ فِي الظُّلْمَةِ دُونَ الْجِسْرِ». ،

 (Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Onlar karanlıklar içindedirler, köprüye ulaşamazlar."

Sünen-i Tirmizî'de ise: 

وفي سنن الترمذي: (عن عَائِشَة أَنَّهَا سَأَلَتْ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- عَنْ قَوْلِهِ (وَالأَرْضُ جَمِيعًا قَبْضَتُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَالسَّمَوَاتُ مَطْوِيَّاتٌ بِيَمِينِهِ) قَالَتْ: قُلْتُ فَأَيْنَ النَّاسُ يَوْمَئِذٍ يَا رَسُولَ اللَّهِ؟ قَالَ «عَلَى جِسْرِ جَهَنَّمَ»،

       (Resûlullah (s.a.v.)'e, "Kıyamet günü yeryüzü tümüyle O'nun avucunun içinde, gökler de sağ elinde dürülecektir." buyurduğu hakkında soru soran Hz. Aişe şöyle demiştir: "Ben, 'Ey Allah'ın Resulü, o gün insanlar nerede olacaklar?' dedim. O da, 'Cehennem Sırat Köprüsü üzerinde olacaklar.' dedi.") 

Sırat, insanların Cehennem üzerinde geçecekleri köprüdür. Onu geçmek zorunda kalırlar; geçmekten başka çareleri yoktur.

Sahih-i Buhari'de Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilir: 

ففي صحيح البخاري: (يقول صلى الله عليه وسلم: (ثُمَّ يُؤْتَى بِالْجَسْرِ فَيُجْعَلُ بَيْنَ ظَهْرَىْ جَهَنَّمَ». قُلْنَا يَا رَسُولَ اللَّهِ وَمَا الْجَسْرُ قَالَ « مَدْحَضَةٌ مَزِلَّةٌ، عَلَيْهِ خَطَاطِيفُ وَكَلاَلِيبُ وَحَسَكَةٌ مُفَلْطَحَةٌ، لَهَا شَوْكَةٌ عُقَيْفَاءُ تَكُونُ بِنَجْدٍ يُقَالُ لَهَا السَّعْدَانُ، الْمُؤْمِنُ عَلَيْهَا كَالطَّرْفِ وَكَالْبَرْقِ وَكَالرِّيحِ وَكَأَجَاوِيدِ الْخَيْلِ وَالرِّكَابِ، فَنَاجٍ مُسَلَّمٌ وَنَاجٍ مَخْدُوشٌ وَمَكْدُوسٌ فِى نَارِ جَهَنَّمَ، حَتَّى يَمُرَّ آخِرُهُمْ يُسْحَبُ سَحْبًا

"Sonra köprü getirilip Cehennemin arkasına konur." "Ey Allah'ın Resulü, köprü nedir?" diye sorduk. Şöyle cevap verdi: "Necid'de yetişen ve Sa'dan denilen, kancaları, dikenleri ve yassı, dikenli, kavisli bir dikeni olan kaygan, tehlikeli bir yoldur. Mümin onu geçecektir." Bir göz kırpması gibi, şimşek gibi, rüzgâr gibi, en hızlı atlar ve biniciler gibi, kimisi zarar görmeden kurtulacak, kimisi çizilmeden kurtulacak ve kimisi de Cehennem ateşine atılacak, ta ki sonuncusu da sürüklenerek geçinceye kadar.

Sırat Köprüsü, Rabbimin kendilerine merhamet ettiği kimseler dışında, ayakların ve bedenlerin kaydığı ve düştüğü kaygan bir yoldur. Kılıç kadar keskindir.

Âlimler, kâfirlerin köprüden geçemeyeceklerini, çünkü zaten cehenneme götürüldüklerini söylemişlerdir. Köprüden geçecek olanlar Müslümanlar ve münafıklardır.

Sahih-i Müslim'de: 

 ففي صحيح مسلم: (وَيُعْطَى كُلُّ إِنْسَانٍ مِنْهُمْ – مُنَافِقٍ أَوْ مُؤْمِنٍ – نُورًا ثُمَّ يَتَّبِعُونَهُ وَعَلَى جِسْرِ جَهَنَّمَ كَلاَلِيبُ وَحَسَكٌ تَأْخُذُ مَنْ شَاءَ اللَّهُ ثُمَّ يَطْفَأُ نُورُ الْمُنَافِقِينَ ثُمَّ يَنْجُو الْمُؤْمِنُونَ)، 

"Ve onlardan her birine -ister münafık olsun ister mümin olsun- bir nur verilecek ve onlar ona uyacaklar. Cehennem köprüsünde ise, Allah'ın dilediğini yakalayacak kancalar ve dikenler vardır. Sonra münafıkların nuru söndürülecek ve müminler kurtulacaktır."

Müslümanların hepsi aynı değildir. Kimisi itaatkâr, kimisi asi, kimisi salih, kimisi fasık, kimisi tam imanlı mümin, kimisi de fasıktır. 

Bu nedenle, insanlar sıratı geçişlerinde büyük farklılıklar gösterir. Çünkü sırat köprüsünden geçiş salih amellere göredir. 

Allah her insana salih amellerine göre nur verir. Bu yüzden sırat köprüsünü onun için aydınlatır. Çünkü sırat köprüsü tamamen karanlıktır. Ve herkes kendi nuruna göre sırattan geçer. Bu yüzden ışıklar amellere göredir. Sonra köprüden geçiş başlar. 

Sonra Allah münafıkların nurlarını söndürecektir. Münafıkların nurları söndüğünde Cehenneme düşeceklerdir. Müslümanlar, hem salihler hem de fasıklar, itaat edenler ve isyan edenler, orada kalacaklar ve amellerine göre kendilerine nur verilecektir.

Sahih Müslim'de şöyle rivayet edilir: 

ففي صحيح مسلم: (وَيُعْطَى كُلُّ إِنْسَانٍ مِنْهُمْ – مُنَافِقٍ أَوْ مُؤْمِنٍ – نُورًا ثُمَّ يَتَّبِعُونَهُ وَعَلَى جِسْرِ جَهَنَّمَ كَلاَلِيبُ وَحَسَكٌ تَأْخُذُ مَنْ شَاءَ اللَّهُ ثُمَّ يَطْفَأُ نُورُ الْمُنَافِقِينَ ثُمَّ يَنْجُو الْمُؤْمِنُونَ)،

"Ve içlerinden her bir kimseye -münafık olsun, mümin olsun- bir nur verilecek ve onlar da onu izleyeceklerdir. Cehennem köprüsünde ise Allah'ın dilediğini yakalayan kancalar ve dikenler vardır. Sonra münafıkların nuru sönecek ve müminler kurtulacaktır."

       Allah Teala şöyle buyurdu:

يَوْمَ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالْمُنَافِقَاتُ لِلَّذٖينَ اٰمَنُوا انْظُرُونَا نَقْتَبِسْ مِنْ نُورِكُمْ قٖيلَ ارْجِعُوا وَرَاءَكُمْ فَالْتَمِسُوا نُورًا فَضُرِبَ بَيْنَهُمْ بِسُورٍ لَهُ بَابٌ بَاطِنُهُ فٖيهِ الرَّحْمَةُ وَظَاهِرُهُ مِنْ قِبَلِهِ الْعَذَابُ

Hadid suresi 57.13 Münafık erkeklerle münafık kadınların, iman edenlere, "Bize bakın ki sizin ışığınızdan biz de aydınlanalım"  diyecekleri gün kendilerine, "Arkanıza (dünyaya) dönün de bir ışık arayın" denilecektir. Derken aralarına kapısı olan bir sur çekilir. Bunun iç tarafında rahmet, onlar (münafıklar) tarafındaki dış cihetinde ise azap vardır.

يُنَادُونَهُمْ اَلَمْ نَكُنْ مَعَكُمْ قَالُوا بَلٰى وَلٰكِنَّكُمْ فَتَنْتُمْ اَنْفُسَكُمْ وَتَرَبَّصْتُمْ وَارْتَبْتُمْ وَغَرَّتْكُمُ الْاَمَانِىُّ حَتّٰى جَاءَ اَمْرُ اللّٰهِ وَغَرَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ

Hadid suresi 57.14 (Münafıklar) mü'minlere şöyle seslenirler: "Biz de (dünyada) sizinle beraber değil miydik?" (Mü'minler de) derler ki: "Evet, fakat siz kendinizi yaktınız. Başımıza musibetler gelmesini gözlediniz, şüphe ettiniz. Allah'ın emri gelinceye kadar kuruntular sizi aldattı. O çok aldatıcı (şeytan) Allah hakkında da sizi aldattı." 

فَالْيَوْمَ لَا يُؤْخَذُ مِنْكُمْ فِدْيَةٌ وَلَا مِنَ الَّذٖينَ كَفَرُوا مَاْوٰیكُمُ النَّارُ هِىَ مَوْلٰیكُمْ وَبِئْسَ الْمَصٖيرُ

Hadid suresi 57.15 Bugün artık ne sizden, ne de inkâr edenlerden bir fidye alınır. Barınağınız ateştir. Size yaraşan odur. Orası gidilecek ne kötü yerdir!

Allah Teala şöyle buyurdu:

يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا تُوبُوا اِلَى اللّٰهِ تَوْبَةً نَصُوحًا عَسٰى رَبُّكُمْ اَنْ يُكَفِّرَ عَنْكُمْ سَيِّپَاتِكُمْ وَيُدْخِلَكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرٖى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ يَوْمَ لَا يُخْزِى اللّٰهُ النَّبِىَّ وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا مَعَهُ نُورُهُمْ يَسْعٰى بَيْنَ اَيْدٖيهِمْ وَبِاَيْمَانِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا اَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَا اِنَّكَ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ قَدٖيرٌ

Tahrim suresi 66.8 Ey iman edenler! Allah'a içtenlikle tövbe edin. Umulur ki, Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter, peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların nurları önlerinden ve sağlarından aydınlatır, gider. "Ey Rabbimiz! Nûrumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü senin her şeye hakkıyla gücün yeter" derler.

Ey Müslümanlar!

Allah'ın, kıyamet günü Müslümanı kurtardığı ve ayaklarını Sırat köprüsünde sağlamlaştırdığı ameller vardır. Ayrıca, köprüyü geçmesini hızlandıran başka salih ameller de vardır. 

Her iki tür amel de -köprüde sebat ettirenler ve geçişini hızlandıranlar- Resûlullah (s.a.v.) tarafından bize gösterilmiştir. Bu amellerden biri de Yüce Allah'a imandır. Gerçek iman, köprüyü geçip cennete girmenin şartıdır.

Sahih-i Buhari'de: 

 ففي صحيح البخاري: (عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الْخُدْرِيِّ – رضي الله عنه عَنْ رَسُولِ اللَّهِ – صلى الله عليه وسلم – قَالَ «إِذَا خَلَصَ الْمُؤْمِنُونَ مِنَ النَّارِ حُبِسُوا بِقَنْطَرَةٍ بَيْنَ الْجَنَّةِ وَالنَّارِ..) ،

 (Ebu Said el-Hudri -radıyallâhu anh-'dan, Resulullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-'den rivayet edildiğine göre: "Müminler cehennem ateşinden kurtulduklarında, cennet ile cehennem arasında bir köprüde bekletilirler…")

Sünen-i Nesai'de:

وفي سنن النسائي: (عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ جِئْتُ مَعَ عَلِيِّ بْنِ أَبِي طَالِبٍ حِينَ بَعَثَهُ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- إِلَى أَهْلِ مَكَّةَ بِبَرَاءَةَ قَالَ «مَا كُنْتُمْ تُنَادُونَ». قَالَ كُنَّا نُنَادِي «إِنَّهُ لاَ يَدْخُلُ الْجَنَّةَ إِلاَّ نَفْسٌ مُؤْمِنَةٌ ..)

       (Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre: Resûlullah (s.a.v.) Mekke halkına tekfir beyanıyla Ali b. Ebî Tâlib'i gönderdiğinde ben onunla birlikte geldim. Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Ne diye bağırıyordunuz?" Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Cennete ancak mü'min kimseler girecektir..." diye bağırıyorduk.)

Hadis-i şerifte ve Müslim'in Sahih'inde:

 الحديث، وفي صحيح مسلم: (وَيُعْطَى كُلُّ إِنْسَانٍ مِنْهُمْ – مُنَافِقٍ أَوْ مُؤْمِنٍ – نُورًا ثُمَّ يَتَّبِعُونَهُ وَعَلَى جِسْرِ جَهَنَّمَ كَلاَلِيبُ وَحَسَكٌ تَأْخُذُ مَنْ شَاءَ اللَّهُ ثُمَّ يَطْفَأُ نُورُ الْمُنَافِقِينَ ثُمَّ يَنْجُو الْمُؤْمِنُونَ)، 

 (Ve onlardan her birine, münafık olsun, mümin olsun, bir nur verilecek, sonra ona uyacaklar. Cehennem köprüsünde ise dikenler ve kancalar vardır ki, Allah dilediğini yakalar. Sonra münafıkların nuru söndürülecek, sonra müminler kurtulacaktır.)

       Allah Teala şöyle buyurdu:

يَوْمَ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالْمُنَافِقَاتُ لِلَّذٖينَ اٰمَنُوا انْظُرُونَا نَقْتَبِسْ مِنْ نُورِكُمْ قٖيلَ ارْجِعُوا وَرَاءَكُمْ فَالْتَمِسُوا نُورًا فَضُرِبَ بَيْنَهُمْ بِسُورٍ لَهُ بَابٌ بَاطِنُهُ فٖيهِ الرَّحْمَةُ وَظَاهِرُهُ مِنْ قِبَلِهِ الْعَذَابُ

Hadid suresi 57.13 Münafık erkeklerle münafık kadınların, iman edenlere, "Bize bakın ki sizin ışığınızdan biz de aydınlanalım" diyecekleri gün kendilerine, "Arkanıza (dünyaya) dönün de bir ışık arayın" denilecektir. Derken aralarına kapısı olan bir sur çekilir. Bunun iç tarafında rahmet, onlar (münafıklar) tarafındaki dış cihetinde ise azap vardır.

Mü'minin sırat köprüsünde kurtuluşunu sağlayacak iyi amellerden biri de Müslümanların ihtiyaçlarını gidermektir.

İbn Ebî’d-Dünya, “Kaza’l-Havaic” adlı eserinde Bekr b. Huneys’ten, o da Abdullah b. Dinar’dan, o da Peygamber (s.a.v.)’in ashabından birinden rivayetle şöyle demiştir:

 فقد روى ابن أبي الدنيا في “قضاء الحوائج”، عَنْ بَكْرِ بْنِ خُنَيْسٍ، عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ دِينَارٍ، عَنْ بَعْضِ أَصْحَابِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَالَ: “قِيلَ: يَا رَسُولَ اللَّهِ! مَنْ أَحَبُّ النَّاسِ إِلَى اللَّهِ؟ قَالَ: أَنْفَعُهُمْ لِلنَّاسِ، وَإِنَّ أَحَبَّ الْأَعْمَالِ إِلَى اللَّهِ سُرُورٌ تَدْخِلُهُ عَلَى مُؤْمِنٍ: تَكْشِفُ عَنْهُ كَرْبًا، أَوْ تَقْضِي عَنْهُ دَيْنًا، أَوْ تَطْرُدُ عَنْهُ جُوعًا، وَلَأَنْ أَمْشِيَ مَعَ أَخِي الْمُسْلِمِ فِي حَاجَةٍ أَحَبُّ إِلَيَّ مِنْ أَنْ أَعْتَكِفَ شَهْرَيْنِ فِي مَسْجِدٍ، وَمَنْ كَفَّ غَضَبَهُ سَتَرَ اللَّهُ عَوْرَتَهُ، وَمَنْ كَظَمَ غَيْظَهُ، وَلَوْ شَاءَ أَنْ يُمْضِيَهُ أَمْضَاهُ، مَلَأَ اللَّهُ قَلْبَهُ رِضا، وَمَنْ مَشَى مَعَ أَخِيهِ الْمُسْلِمِ فِي حَاجَةٍ حَتَّى يُثْبِتَهَا لَهُ، ثَبَّتَ اللَّهُ قَدَمَيْهِ يَوْمَ تَزِلُّ الْأَقْدَامُ، وَإِنَّ سُوءَ الْخُلُقِ لَيُفْسِدُ الْعَمَلَ كَمَا يُفْسِدُ الْخَلُّ الْعَسَلَ”،

       “Ey Allah’ın Resulü! Allah’a insanların en sevgilisi kimdir?” diye soruldu. Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “İnsanlara en faydalı olandır. Allah’a en sevimli amel ise bir mü’mini sevindirmek, sıkıntısını gidermek, borcunu ödemek, açken doyurmaktır. 

Şüphesiz ki, bir Müslüman kardeşimin ihtiyacını gidermek için onunla yürümek, iki ay mescitte inzivaya çekilmekten bana daha sevimlidir. 

Kim öfkesini yutarsa, Allah onun kusurlarını örter. Kim de yapabileceği bir şey olduğu halde öfkesini yutarsa, Allah onun kalbini huzurla doldurur. 

Kim bir Müslüman kardeşinin ihtiyacını gidermek için onunla yürürse, o işi yerine getirinceye kadar Allah onun ayaklarını sabit kılar. Çünkü Allah, ayakların kaydığı günde onun ayaklarını sağlamlaştırır. "Sirke balı bozduğu gibi işi de bozar."

Taberani Büyük Lügatında: (Kim kardeşinin bir ihtiyacını gidermek için onunla birlikte yürürse, o iş kendisine nasip oluncaya kadar, Allah onun ayaklarını kaydığı günde sabit kılar.)

Sırat köprüsünde mü'mini kurtuluşa erdirecek iyi amellerden bazıları şunlardır: Sadaka vermek, iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak, cahillere ve mazlumlara yardım etmek ve kötülük yapmaktan sakınmak.

Hakim'in Müstedrek'inde, Zehebi'nin sahih olarak rivayet ettiği bir hadiste şöyle buyrulmuştur:

ففي المستدرك للحاكم وصححه الذهبي: وقد سئل أبو ذر: دلني على عمل إذا عمل به العبد دخل الجنة قال: (قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: تؤمن بالله، قلت: يا رسول الله إن مع الإيمان عملا، قال: يرضخ مما رزقه الله، قلت: يا رسول الله فإن معدما لا شيء له؟، قال: يقول معروفا بلسانه، قلت: فإن كان عيبا لا يبلغ عنه لسانه؟، قال: فليعن مغلوبا، قلت: فإن كان ضعيفا لا قوة له؟، قال: فليصنع لأخرق قلت: فإن كان أخرق، فالتفت إلي فقال: ما تريد أن تدع في صاحبك خيرا، قال: يدع الناس من أذاه قلت: يا رسول الله إن هذا ليسير كله، قال: و الذي نفس محمد بيده ما منهن خصلة يعمل بها عبد، يبتغي بها وجه الله، إلا أخذت بيده يوم القيامة، فلم تفارقه حتى تدخله الجنة)

Ebu Zerr'e: "Bana, bir kulun yaptığı takdirde kendisini cennete götürecek bir amel göster." denildi. Ebu Zerr dedi ki: (Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Allah'a iman et. Ebu Zerr: Dedim ki: Ey Allah'ın Resulü, imanın bir amelî yönü vardır. Resulullah buyurdu ki: Allah'ın kendisine verdiği rızıktan infak et. Ebu Zerr: Dedim ki: Ey Allah'ın Resulü, ya fakir ise ve hiçbir şeyi yoksa? Resulullah buyurdu ki: Dilini güzel söyle. Ebu Zerr: Dedim ki: Dilinin ifade edemeyeceği bir kusuru varsa? Resulullah buyurdu ki: Mazluma yardım etsin. Ebu Zerr: Dedim ki: Ya gücü yoksa? Resulullah buyurdu ki: Beceriksiz birine bir iş yapsın. Ebu Zerr: Dedim ki: Beceriksizse? Resulullah buyurdu ki: Bana döndü ve: Arkadaşında ne gibi bir hayır bırakmak istiyorsun? Resulullah buyurdu ki: İnsanlara zarar vermekten sakınır. Ebu Zerr:  Dedim ki: Ey Allah'ın Resulü, bunların hepsi kolaydır. Resulullah buyurdu ki: Muhammed'in canı elinde olan Allah'a yemin ederim ki, bir kul Allah'ın rızasını arayarak bu hasletlerden birini yaparsa, kıyamet günü mutlaka elinden yakalanır.) (Kıyamet günü onu terk etmez ve onu cennete sokana kadar bırakmaz.)

Mü'minin sırat köprüsünde kurtuluşunu sağlayacak iyi amellerden biri de; mü'min kardeşlerine kötü söz söylememek ve onları savunmakdır.

Müsned-i Ahmed'de: 

 ففي مسند أحمد: (عَنْ سَهْلِ بْنِ مُعَاذِ بْنِ أَنَسٍ الْجُهَنِيِّ عَنْ أَبِيهِ عَنِ النَّبِيِّ -صلى الله عليه وسلم- قَالَ «مَنْ حَمَى مُؤْمِناً مِنْ مُنَافِقٍ يَعِيبُهُ بَعَثَ اللَّهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى مَلَكاً يَحْمِى لَحْمَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مِنْ نَارِ جَهَنَّمَ وَمَنْ بَغَى مُؤْمِناً بِشَيْءٍ يُرِيدُ بِهِ شَيْنَهُ حَبَسَهُ اللَّهُ تَعَالَى عَلَى جِسْرِ جَهَنَّمَ حَتَّى يَخْرُجَ مِمَّا قَالَ»

 (Sehl İbnu Muaz İbnu Enes el-Cüheni'den, o da babasından, o da Peygamber (s.a.v.)'den rivayetle: "Kim bir mümini, kendisine iftira atan bir münafığın elinden korursa, Allah Teâlâ, kıyamet günü onun bedenini cehennem ateşinden korumak için bir melek gönderir. Kim bir mümine, onu rezil etmek amacıyla bir zulümde bulunursa, Allah Teâlâ onu, sözünden dönünceye kadar cehennem köprüsünde alıkoyar."

Mü'minin sırat köprüsünde kurtuluşunu sağlayacak iyi amellerden bazıları şunlardır: Namaz, oruç, zekât, hac, ana-babaya iyilik, emanetleri yerine getirmek, haramlardan kaçınmak gibi çok sayıda iyi amel işlemek. 

Çok sayıda iyi amel işlemek, ivedi geçmenizi süratinizi artırır ve köprüden güvenli bir şekilde geçmenizi sağlar.

Sünen-i Tirmizi'de: 

 ففي سنن الترمذي: (أَنَّ عَبْدَ اللَّهِ بْنَ مَسْعُودٍ حَدَّثَهُمْ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- «يَرِدُ النَّاسُ النَّارَ ثُمَّ يَصْدُرُونَ مِنْهَا بِأَعْمَالِهِمْ فَأَوَّلُهُمْ كَلَمْحِ الْبَرْقِ ثُمَّ كَالرِّيحِ ثُمَّ كَحُضْرِ الْفَرَسِ ثُمَّ كَالرَّاكِبِ فِى رَحْلِهِ ثُمَّ كَشَدِّ الرَّجُلِ ثُمَّ كَمَشْيِهِ »،

 (Abdullah İbn Mes'ud onlara, Resulullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu haber verdi: "İnsanlar cehenneme girecekler ve sonra amellerine göre oradan çıkacaklar. 

Onların ilki şimşek gibi, sonra rüzgâr gibi, sonra atın hızı gibi, sonra eyerindeki binici gibi, sonra koşan bir adam gibi, sonra da yürüyen bir adam gibi olarak çıkacaklar.")

Sırat köprüsündeki hızları, rütbeleri ve sevaplarının farklılığına göre farklılaşacaktır. Bu güzel amellerden biri de sabah ve ikindi namazlarını kılmaktır.

Sahih-i Müslim'de: 

ففي صحيح مسلم: (أن رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- يَقُولُ «لَنْ يَلِجَ النَّارَ أَحَدٌ صَلَّى قَبْلَ طُلُوعِ الشَّمْسِ وَقَبْلَ غُرُوبِهَا». يَعْنِى الْفَجْرَ وَالْعَصْرَ)، 

       (Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Güneş doğmadan önce ve batmadan önce namaz kılan kimse cehenneme girmeyecektir." Yani sabah ve ikindi namazları.)

Aynı şekilde Kuşluk namazının iki rekatını, öğle namazından önce ve sonra sünnet olarak dört rekatını da kılmak gerekir.

Sünen-i Tirmizi ve diğer kaynaklarda: 

 ففي سنن الترمذي وغيره: (أُمَّ حَبِيبَةَ زَوْجَ النَّبِيِّ -صلى الله عليه وسلم- تَقُولُ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- يَقُولُ «مَنْ حَافَظَ عَلَى أَرْبَعِ رَكَعَاتٍ قَبْلَ الظُّهْرِ وَأَرْبَعٍ بَعْدَهَا حَرَّمَهُ اللَّهُ عَلَى النَّارِ». ومعنى حافظ: أي داوم وواظب على هذا العمل.

       (Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in hanımı Ümmü Habibe (r.a.) şöyle demiştir: Ben Resûlullah (s.a.v.)'i şöyle buyururken dinledim: "Kim öğlen namazından önce dört, öğlen namazından sonra da dört rek'at kılmakta devamlı olursa Allah onu ateşten haram kılar.") "İstikrarlı" kelimesinin anlamı; bu uygulamada devamlı ve ısrarlı olmaktır.

Mü'minin sırat köprüsünde kurtuluşa ereceği salih amellerden biri de Allah yolunda cihaddır.

Sünen-i Tirmizi ve Müsned-i Ahmed'de, Resûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

 ففي سنن الترمذي ومسند أحمد: (قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- «مَنِ اغْبَرَّتْ قَدَمَاهُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَهُمَا حَرَامٌ عَلَى النَّارِ».

"Allah yolunda ayakları tozlanan kimse ateşe haramdır."

Ayrıca Resûlullah (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu da rivayet edilmiştir:

 وفيه أيضا: (أن رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- يَقُولُ «عَيْنَانِ لاَ تَمَسُّهُمَا النَّارُ عَيْنٌ بَكَتْ مِنْ خَشْيَةِ اللَّهِ وَعَيْنٌ بَاتَتْ تَحْرُسُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ».

"İki göze ateş dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz ve Allah yolunda uyanık duran nöbet tutan göz."

Kıyamet günü cehennem köprüsünde insanı kurtaracak şeyler arasında emanetleri yerine getirmek ve akrabalık bağlarını gözetmek de vardır.

Çünkü Sahih-i Müslim'de şöyle buyurulmuştur: 

فقد جاء في صحيح مسلم: (وَتُرْسَلُ الأَمَانَةُ وَالرَّحِمُ فَتَقُومَانِ جَنَبَتَي الصِّرَاطِ يَمِينًا وَشِمَالاً)،

"Emanet ve akrabalık gönderilecek ve cehennem köprüsünün sağında ve solunda iki tarafta duracaklardır."

İki Sahihte Buhari ve Müslimde

 وفي الصحيحين: (عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- «إِنَّ اللَّهَ خَلَقَ الْخَلْقَ حَتَّى إِذَا فَرَغَ مِنْهُمْ قَامَتِ الرَّحِمُ فَقَالَتْ هَذَا مَقَامُ الْعَائِذِ مِنَ الْقَطِيعَةِ. قَالَ نَعَمْ أَمَا تَرْضَيْنَ أَنْ أَصِلَ مَنْ وَصَلَكِ وَأَقْطَعَ مَنْ قَطَعَكِ قَالَتْ بَلَى. قَالَ فَذَاكَ لَكِ».

       (Ebu Hureyre (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah mahlûkâtı yarattıktan sonra, rahim dile gelerek: "Burası, akrabalık ilişkilerini kesmekten sana sığınanların makamıdır." der. Allah, "Evet öyledir. Sen, seninle bağı kuranlarla benim bağ kurmama, seninle ilgiyi kesenlerden de ilgiyi kesmeme razı olmaz mısın?" diye sorar. Rahim, "Evet, razıyım Rabbim." deyince Yüce Allah, "Öyleyse bu sana verilmiştir." buyurur

Kıyamet günü sırat köprüsünde bir kimseyi kurtaracak şeylerden biri de Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in şefaatidir. Kim, Resûlullah (s.a.v.)'in, genel olarak Kıyamet Günü sıkıntılarından ve özel olarak da Sırat Köprüsü sıkıntısından kurtulması için şefaat etmesini isterse, özellikle Kıyamet Günü'nde O'nun şefaatine vesile olacak iyi amellere, özellikle de salih amellere dikkat etmelidir. Bunların en önemlilerinden biri de Resûlullah (s.a.v.) için şefaat vesilesi istemektir.

Sahih-i Müslim'de: 

 ففي صحيح مسلم: (عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرِو بْنِ الْعَاصِ أَنَّهُ سَمِعَ النَّبِيَّ -صلى الله عليه وسلم- يَقُولُ «إِذَا سَمِعْتُمُ الْمُؤَذِّنَ فَقُولُوا مِثْلَ مَا يَقُولُ ثُمَّ صَلُّوا عَلَىَّ فَإِنَّهُ مَنْ صَلَّى عَلَيَّ صَلاَةً صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ بِهَا عَشْرًا ثُمَّ سَلُوا اللَّهَ لِيَ الْوَسِيلَةَ فَإِنَّهَا مَنْزِلَةٌ فِى الْجَنَّةِ لاَ تَنْبَغِي إِلاَّ لِعَبْدٍ مِنْ عِبَادِ اللَّهِ وَأَرْجُو أَنْ أَكُونَ أَنَا هُوَ فَمَنْ سَأَلَ لِيَ الْوَسِيلَةَ حَلَّتْ لَهُ الشَّفَاعَةُ».

Abdullah ibn Amr ibn el-Âs'tan rivayet edildiğine göre, Peygamber (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu işittim: "Müezzinin sesini duyduğunuzda söylediklerini tekrarlayın, sonra bana salavat getirin. Çünkü kim bana bir defa salavat getirirse, Allah ona on salavat getirir. Sonra Allah'tan bana vesîle vermesini isteyin. Zira bu, Allah'ın kullarından birinden başkasına yaraşmayan cennetteki bir makamdır. Umarım o benim." Kim benim için şefaat dilerse, şefaat ona nasip olur.

Bunlardan biri de Hz. Muhammed'e (s.a.v.) sık sık salavat getirmektir.

Çünkü Sünen-i Tirmizi'de: (Abdullah ibn Mes'ud'dan rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: 

 ففي سنن الترمذي: (عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- قَالَ «أَوْلَى النَّاسِ بِي يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَكْثَرُهُمْ عَلَىَّ صَلاَةً»،

"Kıyamet günü insanların bana en yakın olanları, bana en çok salavat getirenlerdir.")

Bunlardan biri de çok sayıda nafile ibadet yapmaktır:

Sahih Müslim'de,

 ففي صحيح مسلم: (رَبِيعَةُ بْنُ كَعْبٍ الأَسْلَمِيُّ قَالَ كُنْتُ أَبِيتُ مَعَ رَسُولِ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- فَأَتَيْتُهُ بِوَضُوئِهِ وَحَاجَتِهِ فَقَالَ لِي «سَلْ». فَقُلْتُ أَسْأَلُكَ مُرَافَقَتَكَ فِي الْجَنَّةِ. قَالَ «أَوَغَيْرَ ذَلِكَ». قُلْتُ هُوَ ذَاكَ. قَالَ «فَأَعِنِّى عَلَى نَفْسِكَ بِكَثْرَةِ السُّجُودِ». 

Rabia bin Ka'b el-Eslemi'nin şöyle dediği rivayet edilir: "Resulullah (s.a.v.)'in yanında gecelerdim, abdest suyunu getirir ve ihtiyaçlarını giderirdim. Bana, 'İste' dedi. Ben de, 'Cennette seninle arkadaşlık etmeyi istiyorum' dedim. 'Yoksa başka bir şey mi?' dedi. Ben de, 'Hepsi bu kadar' dedim. 'Öyleyse çok sayıda secde ederek bana bu konuda yardımcı ol' buyurdu."

Ayrıca şöyle demektedir: 

وفيه أيضا: «عَلَيْكَ بِكَثْرَةِ السُّجُودِ لِلَّهِ فَإِنَّكَ لاَ تَسْجُدُ لِلَّهِ سَجْدَةً إِلاَّ رَفَعَكَ اللَّهُ بِهَا دَرَجَةً وَحَطَّ عَنْكَ بِهَا خَطِيئَةً»،

"Allah'a çokça secde edin. Zira Allah'a bir kere secde edince Allah sizi bir derece yükseltir ve sizden bir günahı siler."

Bunlardan bazıları: Medine'deki zorluklara karşı sabır.

Sahih-i Müslim'de: 

 ففي صحيح مسلم: (عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- يَقُولُ « مَنْ صَبَرَ عَلَى لأْوَائِهَا وَشِدَّتِهَا كُنْتُ لَهُ شَهِيدًا أَوْ شَفِيعًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ». يَعْنِى الْمَدِينَةَ.

       (Abdullah bin Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın şöyle buyurduğunu işittim: "Kim onun Medine’nin sıkıntı ve meşakkatlerine sabrederse, kıyamet günü ben ona şahitlik ederim veya şefaatçi olurum." Yani Medine’nin sıkıntısına sabredenedir.)

Sözümü tutuyorum ve kendim ve sizin için Allah'tan af diliyorum.

Sırat Köprüsü Üzerinde Kurtulanlar

İkinci Vaaz

Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. Allah'ım, bol, temiz ve mübarek hamd sana mahsustur. Nimetlerine denk ve ihsanına layık bir hamd olsun. 

Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur, tektir, ortağı yoktur. 

Ve yine şehadet ederim ki Muhammed O'nun kulu ve elçisidir. Allah'ım, Peygamberimiz Muhammed'e, ailesine ve tüm ashabına salat ve selam eyle.

Ey Müslümanlar!

Kıyamet günü cehennem köprüsünde insanı kurtaracak şeylerden biri de çocuğunun ölümüne sabır göstermektir.

Çünkü Sahih-i Buhari'de: 

 ففي صحيح البخاري: (عَنِ النَّبِيِّ – صلى الله عليه وسلم – «مَنْ مَاتَ لَهُ ثَلاَثَةٌ مِنَ الْوَلَدِ لَمْ يَبْلُغُوا الْحِنْثَ كَانَ لَهُ حِجَابًا مِنَ النَّارِ، أَوْ دَخَلَ الْجَنَّةَ». 

       (Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'den rivayet edildiğine göre: "Kim buluğ çağına ermeden önce üç çocuğunu kaybederse, bunlar ona ateşten bir perde olur veya cennete girer." buyurulmuştur.)

İki Sahih'teki bir rivayette ise:

وفي رواية في الصحيحين: «لاَ يَمُوتُ لأَحَدٍ مِنَ الْمُسْلِمِينَ ثَلاَثَةٌ مِنَ الْوَلَدِ، تَمَسُّهُ النَّارُ، إِلاَّ تَحِلَّةَ الْقَسَمِ»،

       ‘’Ancak yeminin kefareti müstesna hiçbir Müslüman üç çocuğunu kaybeder çocuklar ölürse o ateşe girmez."

İki Sahih'te ise:

 وفي الصحيحين: (عَنْ أَبِي سَعِيدٍ جَاءَتِ امْرَأَةٌ إِلَى رَسُولِ اللَّهِ – صلى الله عليه وسلم – فَقَالَتْ يَا رَسُولَ اللَّهِ ذَهَبَ الرِّجَالُ بِحَدِيثِكَ، فَاجْعَلْ لَنَا مِنْ نَفْسِكَ، يَوْمًا نَأْتِيكَ فِيهِ تُعَلِّمُنَا مِمَّا عَلَّمَكَ اللَّهُ. فَقَالَ «اجْتَمِعْنَ فِي يَوْمِ كَذَا وَكَذَا فِي مَكَانِ كَذَا وَكَذَا». فَاجْتَمَعْنَ فَأَتَاهُنَّ رَسُولُ اللَّهِ – صلى الله عليه وسلم – فَعَلَّمَهُنَّ مِمَّا عَلَّمَهُ اللَّهُ ثُمَّ قَالَ «مَا مِنْكُنَّ امْرَأَةٌ تُقَدِّمُ بَيْنَ يَدَيْهَا مِنْ وَلَدِهَا ثَلاَثَةً، إِلاَّ كَانَ لَهَا حِجَابًا مِنَ النَّارِ». فَقَالَتِ امْرَأَةٌ مِنْهُنَّ يَا رَسُولَ اللَّهِ اثْنَيْنِ قَالَ فَأَعَادَتْهَا مَرَّتَيْنِ ثُمَّ قَالَ «وَاثْنَيْنِ وَاثْنَيْنِ وَاثْنَيْنِ» 

       (Ebu Said'in rivayetine göre, bir kadın Resûlullah'a (s.a.v.) gelerek, "Ey Allah'ın Resûlü, erkekler senin bütün zamanını aldılar. Öyleyse bizim için bir gün ayır ki sana gelelim ve Allah'ın sana öğrettiklerinden bize de öğret." dedi. Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Şu günde şu yerde toplanınız." Böylece toplandılar ve Resûlullah (s.a.v.) yanlarına gelip Allah'ın kendisine öğrettiklerinden onlara da öğretti. Sonra şöyle buyurdu: "Sizden bir kadın, kendisinden önce üç çocuğunu ahirete gönderirse, onlar onun için ateşten bir perde olur." Sonra içlerinden biri, "Ey Allah'ın Resûlü, iki mi?" diye sordu. Sonra iki kez daha tekrarladı. Sonra Resulullah (s.av.), "Ve iki, ve iki, ve iki çocuğunu ahirete gönderirse, onlar onun için ateşten bir perde olur." dedi.

Kıyamet Günü Cehennem köprüsünde insanı kurtaracak şeyler arasında sadaka ve güzel söz vardır.

İki Sahih'te (Buhari ve Müslim): 

 ففي الصحيحين: (ذَكَرَ النَّبِىُّ – صلى الله عليه وسلم – النَّارَ، فَتَعَوَّذَ مِنْهَا وَأَشَاحَ بِوَجْهِهِ، ثُمَّ ذَكَرَ النَّارَ، فَتَعَوَّذَ مِنْهَا، وَأَشَاحَ بِوَجْهِهِ – قَالَ شُعْبَةُ أَمَّا مَرَّتَيْنِ فَلاَ أَشُكُّ – ثُمَّ قَالَ «اتَّقُوا النَّارَ وَلَوْ بِشِقِّ تَمْرَةٍ، فَإِنْ لَمْ تَجِدْ فَبِكَلِمَةٍ طَيِّبَةٍ»،

"Peygamber (s.a.v.) Cehennem ateşini zikredip ondan sığındı ve yüzünü çevirdi. Sonra yine Cehennem ateşini zikredip ondan sığındı ve yüzünü çevirdi. Şu'be, "İkisinde de şüphem yok" dedi. Sonra, "Yarım hurmayla da olsa Cehennem ateşinden korunun. Eğer onu da bulamazsanız, güzel sözle korunun" buyurdu."

Sahih-i Müslim'de şöyle rivayet edilmiştir: 

وفي صحيح مسلم: «مَنِ اسْتَطَاعَ مِنْكُمْ أَنْ يَسْتَتِرَ مِنَ النَّارِ وَلَوْ بِشِقِّ تَمْرَةٍ فَلْيَفْعَلْ».

"Sizden kim, yarım hurmayla bile olsa, kendisini ateşten korumaya güç yetirirse, kendisini korusun." 

Kıyamet günü cehennem köprüsünde insanı kurtaracak şeyler arasında; Allah korkusundan ağlamak, Allah yolunda sınırları gözetmek nöbet tutmak ve gözleri haramdan sakınmak vardır.

Sünen-i Tirmizi'de: 

 ففي سنن الترمذي: (عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- «لاَ يَلِجُ النَّارَ رَجُلٌ بَكَى مِنْ خَشْيَةِ اللَّهِ حَتَّى يَعُودَ اللَّبَنُ فِي الضَّرْعِ وَلاَ يَجْتَمِعُ غُبَارٌ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَدُخَانُ جَهَنَّمَ»

 (Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Allah korkusundan ağlayan bir kimse, süt memeye geri dönmedikçe cehenneme girmez. Allah yolunda kalkan tozla cehennem dumanı birbirine karışmaz.")

Kıyamet günü Sırat Köprüsünde insanı kurtaracak şeylerden biri de insanlara karşı güzel ahlaktır:

Sünen-i Tirmizi'de: 

ففي سنن الترمذي: (عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- «أَلاَ أُخْبِرُكُمْ بِمَنْ يَحْرُمُ عَلَى النَّارِ أَوْ بِمَنْ تَحْرُمُ عَلَيْهِ النَّارُ عَلَى كُلِّ قَرِيبٍ هَيِّنٍ لَيِّنٍ سَهْلٍ». 

(Abdullah bin Mesud'dan rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: ‘’Size ateşten kimlerin haram olduğunu haber vereyim mi? Veya cehennem ateşi kendisine haram kılınan kimse, her akrabasına kolay, nazik ve basit rahat davranan kimsedir.")

İmam Ahmed'in rivayetinde ise Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: 

وفي رواية للإمام أحمد أنه صلى الله عليه وسلم قال: (حُرِّمَ على النَّارِ كُلُّ هَيِّنٍ لَيِّنٍ سَهْلٍ قَرِيبٍ من الناس(

"Cehennem, insanlara yakın olan, yumuşak huylu, nazik, rahat davranan her kişiye haramdır."

Kıyamet Günü'nde insanı kurtaracak şeylerden biri de kız çocuklarına sabır göstermek, onları beslemek ve onlara bakmaktır.

Sahih-i Buhari'de: 

 ففي صحيح البخاري: (عَنْ عَائِشَةَ – رضي الله عنها – قَالَتْ دَخَلَتِ امْرَأَةٌ مَعَهَا ابْنَتَانِ لَهَا تَسْأَلُ، فَلَمْ تَجِدْ عِنْدِي شَيْئًا غَيْرَ تَمْرَةٍ فَأَعْطَيْتُهَا إِيَّاهَا، فَقَسَمَتْهَا بَيْنَ ابْنَتَيْهَا وَلَمْ تَأْكُلْ مِنْهَا، ثُمَّ قَامَتْ فَخَرَجَتْ ،فَدَخَلَ النَّبِيُّ – صلى الله عليه وسلم – عَلَيْنَا، فَأَخْبَرْتُهُ فَقَالَ «مَنِ ابْتُلِيَ مِنْ هَذِهِ الْبَنَاتِ بِشَيْءٍ كُنَّ لَهُ سِتْرًا مِنَ النَّارِ»،

       (Allah ondan razı olsun, Hz. Aişe'nin rivayetine göre şöyle demiştir: Bir kadın iki kızıyla birlikte bana geldi ve bir şey istedi. Benim bir hurmadan başka bir şeyim yoktu, ben de ona verdim. Kadın hurmayı iki kızı arasında paylaştırdı ve kendisi yemedi. Sonra kalkıp gitti. Peygamber (s.a.v.) içeri girdi ve ben de olanları anlattım. O da, "Kim bu belaya bulaşırsa..." buyurdu.) "Kızları, bir şeyle onu ateşten korumuşlardır." 

Sünen-i Tirmizi'de: 

 وفي سنن الترمذي: (عَنْ عَائِشَةَ قَالَتْ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- «مَنِ ابْتُلِيَ بِشَيْءٍ مِنَ الْبَنَاتِ فَصَبَرَ عَلَيْهِنَّ كُنَّ لَهُ حِجَابًا مِنَ النَّارِ».

       (Aişe'den rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kimin kız çocuğu doğar da sabrederse, onlar kız çocukları o kimseyi ateşten korurlar.")

Kıyamet günü Sırat Köprüsünde insanı kurtaran şeylerden biri de ateşli hastalığa sabretmektir.

Sünen İbn Mace'de:

ففي سنن ابن ماجه: (عَنْ أَبِى هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِيِّ -صلى الله عليه وسلم- أَنَّهُ عَادَ مَرِيضًا وَمَعَهُ أَبُو هُرَيْرَةَ مِنْ وَعْكٍ كَانَ بِهِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- «أَبْشِرْ فَإِنَّ اللَّهَ يَقُولُ هِيَ نَارِي أُسَلِّطُهَا عَلَى عَبْدِىَ الْمُؤْمِنِ فِي الدُّنْيَا لِتَكُونَ حَظَّهُ مِنَ النَّارِ فِي الآخِرَةِ».

       (Ebu Hureyre'nin rivayetine göre, Peygamber (s.a.v.)'in rivayetine göre, hasta bir adamı ziyaret etmiş ve Ebu Hureyre de onunla birlikteydi. Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Sevin! Çünkü Allah buyuruyor ki: 'Bu, ahirette onun ateşten nasibi olsun diye, bu dünyada mümin kuluma verdiğim ateşimdir.'")

Kıyamet günü sırat köprüsünde insanı kurtaran şeylerden biri de imamla birlikte namazda tekbir almaktır.

Sünen-i Tirmizi ve Müsned-i Ahmed'de: 

 ففي سنن الترمذي ومسند أحمد: (عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- «مَنْ صَلَّى لِلَّهِ أَرْبَعِينَ يَوْمًا فِي جَمَاعَةٍ يُدْرِكُ التَّكْبِيرَةَ الأُولَى كُتِبَتْ لَهُ بَرَاءَتَانِ بَرَاءَةٌ مِنَ النَّارِ وَبَرَاءَةٌ مِنَ النِّفَاقِ»

 (Enes bin Malik'ten rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kim kırk gün cemaatle namaz kılar ve ilk tekbiri alırsa, ona iki beraat yazılır: Cehennem ateşinden beraat ve nifaktan beraat.")

Kıyamet günü cehennem köprüsünde insanı kurtaran şeylerden biri de abdesti güzelce almaktır.

Sahih-i Müslim'de: 

ففي صحيح مسلم: (عَنْ عُثْمَانَ بْنِ عَفَّانَ قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- يَقُولُ «مَنْ تَوَضَّأَ لِلصَّلاَةِ فَأَسْبَغَ الْوُضُوءَ ثُمَّ مَشَى إِلَى الصَّلاَةِ الْمَكْتُوبَةِ فَصَلاَّهَا مَعَ النَّاسِ أَوْ مَعَ الْجَمَاعَةِ أَوْ فِي الْمَسْجِدِ غَفَرَ اللَّهُ لَهُ ذُنُوبَهُ ». 

       (Osman İbnu Affan (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle buyurduğunu işittim: "Kim namaz için abdest alır, güzelce abdestini alır, sonra farz namazına gider de onu insanlarla veya cemaatle birlikte, yahut mescidde kılarsa, Allah onun günahlarını bağışlar."

Ayrıca şunları da içerir:

وفيه أيضا: (عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- قَالَ «إِذَا تَوَضَّأَ الْعَبْدُ الْمُسْلِمُ – أَوِ الْمُؤْمِنُ – فَغَسَلَ وَجْهَهُ خَرَجَ مِنْ وَجْهِهِ كُلُّ خَطِيئَةٍ نَظَرَ إِلَيْهَا بِعَيْنَيْهِ مَعَ الْمَاءِ – أَوْ مَعَ آخِرِ قَطْرِ الْمَاءِ – فَإِذَا غَسَلَ يَدَيْهِ خَرَجَ مِنْ يَدَيْهِ كُلُّ خَطِيئَةٍ كَانَ بَطَشَتْهَا يَدَاهُ مَعَ الْمَاءِ – أَوْ مَعَ آخِرِ قَطْرِ الْمَاءِ – فَإِذَا غَسَلَ رِجْلَيْهِ خَرَجَتْ كُلُّ خَطِيئَةٍ مَشَتْهَا رِجْلاَهُ مَعَ الْمَاءِ – أَوْ مَعَ آخِرِ قَطْرِ الْمَاءِ – حَتَّى يَخْرُجَ نَقِيًّا مِنَ الذُّنُوبِ».

       (Ebû Hüreyre'den rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Müslüman bir kul -veya mü'min bir kimse- abdest alıp yüzünü yıkadığı zaman, gözleriyle baktığı her günah, su ile -veya suyun son damlasıyla- yüzünden çıkar. Ellerini yıkadığı zaman, elleriyle işlediği her günah, su ile -veya suyun son damlasıyla- ellerinden çıkar. Ayaklarını yıkadığı zaman, ayaklarıyla bastığı her günah, su ile -veya suyun son damlasıyla- çıkar. Ta ki günahlardan temizlenmiş olarak çıksın."

İki Sahih'te: Buhari ve Müslimde:

 وفي الصحيحين: (عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عَمْرٍو قَالَ تَخَلَّفَ عَنَّا النَّبِيُّ – صلى الله عليه وسلم – فِي سَفْرَةٍ سَافَرْنَاهَا ، فَأَدْرَكَنَا وَقَدْ أَرْهَقَتْنَا الصَّلاَةُ وَنَحْنُ نَتَوَضَّأُ، فَجَعَلْنَا نَمْسَحُ عَلَى أَرْجُلِنَا، فَنَادَى بِأَعْلَى صَوْتِهِ «وَيْلٌ لِلأَعْقَابِ مِنَ النَّارِ». مَرَّتَيْنِ أَوْ ثَلاَثًا)،

       (Abdullah bin Amr'dan rivayet edildiğine göre: Peygamber (s.a.v.) bizim çıktığımız bir seferde arkamızdan geldi. Namazdan bitkin bir halde abdest alırken yanımıza geldi. Ayaklarımızı meshetmeye başladık. Yüksek sesle iki veya üç defa: "Ateşten topuklara yazıklar olsun!" diye seslendi.)

Sünen-i Ebû Dâvûd'da:

 وفي سنن أبي داود :(عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- قَالَ «مَنْ قَالَ حِينَ يُصْبِحُ أَوْ يُمْسِي اللَّهُمَّ إِنِّي أَصْبَحْتُ أُشْهِدُكَ وَأُشْهِدُ حَمَلَةَ عَرْشِكَ وَمَلاَئِكَتَكَ وَجَمِيعَ خَلْقِكَ أَنَّكَ أَنْتَ اللَّهُ لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ وَأَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُكَ وَرَسُولُكَ أَعْتَقَ اللَّهُ رُبْعَهُ مِنَ النَّارِ فَمَنْ قَالَهَا مَرَّتَيْنِ أَعْتَقَ اللَّهُ نِصْفَهُ وَمَنْ قَالَهَا ثَلاَثًا أَعْتَقَ اللَّهُ ثَلاَثَةَ أَرْبَاعِهِ فَإِنْ قَالَهَا أَرْبَعًا أَعْتَقَهُ اللَّهُ مِنَ النَّارِ».

Enes bin Malik'ten rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kim sabahleyin uyandığında veya akşamleyin yattığında, 'Allah'ım! Sana şahitlik etmek için sabaha erdim. Arş'ın taşıyıcılarını, meleklerini ve bütün mahlûkatını şahit tutuyorum. Sen Allah'sın, senden başka ilah yoktur. Muhammed senin kulun ve elçindir.' derse, Allah onun dörtte birini ateşten kurtarır. Kim bunu iki kere söylerse, Allah onun yarısını kurtarır. Kim bunu üç kere söylerse, Allah onun yarısını kurtarır." "Dörtte üçü Allah'a aittir. Dört kere söylerse, Allah onu cehennem ateşinden kurtarır."

Kıyamet günü köprüde insanı kurtaran şeylerden biri de cehennem ateşinden sığınmaktır.

Sünen-i Nesai'de: 

ففي سنن النسائي: (عَنْ أَنَسِ بْنِ مَالِكٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- «مَنْ سَأَلَ اللَّهَ الْجَنَّةَ ثَلاَثَ مَرَّاتٍ قَالَتِ الْجَنَّةُ اللَّهُمَّ أَدْخِلْهُ الْجَنَّةَ وَمَنِ اسْتَجَارَ مِنَ النَّارِ ثَلاَثَ مَرَّاتٍ قَالَتِ النَّارُ اللَّهُمَّ أَجِرْهُ مِنَ النَّارِ».

       (Enes bin Malik radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Kim Allah'tan üç defa cenneti isterse, cennet: Allah'ım, onu cennete koy, der. Kim de cehennem ateşinden üç defa sığınırsa, cehennem ateşi: Allah'ım, onu cehennem ateşinden koru, der.")

       Ve dua.

 

Tercüme Tarih: 06.Kasım.2025 

Tercüme Eden: İbrahim SIRMALI 

(Emekli Müftü, İcazetli) 

Vaaz Tarihi: 2 Ekim 2024

Vaaz Eden: Hamid İbrahim

Konu: Sırat Köprüsü Üzerinde Kurtulanlar.

https://hamidibrahem.com

dan alıntıdır.