İbrahim Sırmalı

Tarih: 25.06.2025 13:24

Çalışmanız Takdir Edildi Birinci Hutbe

Facebook Twitter Linked-in

Çalışmanız Takdir Edildi

Birinci Hutbe

Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun. Ey Allah'ım, sana bol, güzel ve mübarek övgüler olsun. Nimetlere ve daha fazlasına denk gelen övgüler olsun. Şahitlik ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur, tektir, ortağı yoktur. Ve şahitlik ederim ki Muhammed Allah’ın kulu ve elçisidir. Allah'ım, Efendimiz Muhammed'e ve tüm ailesine ve arkadaşlarına salat ve selam eyle. 

Ey Müslümanlar! Yüce Allah şöyle buyuruyor:

وَمَنْ اَرَادَ الْاٰخِرَةَ وَسَعٰى لَهَا سَعْيَهَا وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَاُولٰئِكَ كَانَ سَعْيُهُمْ مَشْكُورًا

İsra suresi 17.19 Kim de mü'min olarak ahireti ister ve ona ulaşmak için gereği gibi çalışırsa, işte bunların çalışmalarının karşılığı verilir.

Allah Teala şöyle buyurdu:

وَجَزٰیهُمْ بِمَا صَبَرُوا جَنَّةً وَحَرٖيرًا

İnsan suresi 76.12 Sabretmelerine karşılık da onları cennet ve ipek(ten giysiler) ile mükâfatlandırır. 

مُتَّكِپٖينَ فٖيهَا عَلَى الْاَرَائِكِ لَا يَرَوْنَ فٖيهَا شَمْسًا وَلَا زَمْهَرٖيرًا

İnsan suresi 76.13 Orada koltuklar üzerine kurulmuş olarak bulunurlar. Orada ne güneş (yakıcı sıcak) görürler, ne de dondurucu soğuk.

وَدَانِيَةً عَلَيْهِمْ ظِلَالُهَا وَذُلِّلَتْ قُطُوفُهَا تَذْلٖيلًا

İnsan suresi 76.14 Üzerlerine cennetin gölgeleri sarkmış, cennetin meyveleri (kolayca alınacak şekilde) yakınlaştırılarak hazırlanmıştır. 

وَيُطَافُ عَلَيْهِمْ بِاٰنِيَةٍ مِنْ فِضَّةٍ وَاَكْوَابٍ كَانَتْ قَوَارٖيرَا

İnsan suresi 76.15 Etraflarında gümüş kaplar, şeffaf kadehler dolaştırılır.

قَوَارٖيرَ مِنْ فِضَّةٍ قَدَّرُوهَا تَقْدٖيرًا

İnsan suresi 76.16 Gümüşten billur kaplar ki, onları (ihtiyaca göre) ölçüp düzenlemişlerdir.

وَيُسْقَوْنَ فٖيهَا كَاْسًا كَانَ مِزَاجُهَا زَنْجَبٖيلًا

İnsan suresi 76.17 Orada kendilerine, katkısı zencefil olan içecekle dolu bir kâseden içirilir. 

عَيْنًا فٖيهَا تُسَمّٰى سَلْسَبٖيلًا

İnsan suresi 76.18 Orada bir pınar ki ona "selsebil" adı verilir.

وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَ اِذَا رَاَيْتَهُمْ حَسِبْتَهُمْ لُؤْلُؤًا مَنْثُورًا

İnsan suresi 76.19 Çevrelerinde, gördüğünde saçılmış inciler sanacağın, hep aynı gençlik ve güzellikte kalacak hizmetçiler dolaşır.

وَاِذَا رَاَيْتَ ثَمَّ رَاَيْتَ نَعٖيمًا وَمُلْكًا كَبٖيرًا

İnsan suresi 76.20 Orada, görünce (sonsuz) nimetler ve büyük bir mülk (hükümranlık) görürsün. 

عَالِيَهُمْ ثِيَابُ سُنْدُسٍ خُضْرٌ وَاِسْتَبْرَقٌ وَحُلُّوا اَسَاوِرَ مِنْ فِضَّةٍ وَسَقٰیهُمْ رَبُّهُمْ شَرَابًا طَهُورًا

İnsan suresi 76.21 Üstlerinde ince ve kalın ipekten yeşil elbiseler vardır. Gümüş bileziklerle süsleneceklerdir. Rableri onlara tertemiz bir içecek içirecektir. 

اِنَّ هٰذَا كَانَ لَكُمْ جَزَاءً وَكَانَ سَعْيُكُمْ مَشْكُورًا

İnsan suresi 76.22 Onlara şöyle denecektir: "Şüphesiz bu sizin için bir mükâfattır. Çalışma ve çabanız makbul görülmüştür."

İslam Kardeşlerim

Yüce Allah şöyle buyuruyor: (Gerçekten bu sizin için bir mükafattı ve çabanız takdir edildi.) Tefsir alimleri şöyle dediler: (Bu ayetin iki tefsiri olduğunu bilin: Birinci tefsir. Cennet ehline, cennete girdikten ve onun güzelliklerini gördükten sonra, "Gerçekten bu, Yüce Allah'ın sizin için hazırladığı bir mükafattır. Azıcık amellerinize rağmen hepsi sizindir. Bu, O'na bir tebrik ve O'nun sevincinin artmasıdır." denilecek olmasıdır. 

İkinci tefsir ise, bunun Yüce Allah'ın bu dünyadaki kullarına bir mesajı olduğudur. Sanki cennet ehlinin cevabını açıklıyormuş gibi, bu, benim bilgim ve bilgeliğimle, sizin için bir mükafattır, ey kullarım. Bunu sizin için yarattım ve sizin için hazırladım.)

Ve Yüce Allah şöyle buyuruyor: (Doğrusu bu sizin için bir mükafattı ve çabanız takdir edildi): Bu, sizin salih amellerinize karşılık olarak sizin için hazırlandı ve bu dünyadaki amelleriniz Yaratıcınızın hoşuna gitti ve makbul oldu. Öyleyse ey Salihler! Sevinç üstüne sevinç, neşe üstüne neşeyi amellerinizle artırın.

Ve Allah Teala'nın şu sözlerini düşünen kimse: (Gerçekten bu sizin için bir mükafattır ve çabanız takdir edilmiştir. Ayeti): Sanki Allah Teala bunu, hayatını Kendisini razı edecek şekilde sonlandıran herkese söylüyormuş gibi ve bu dünyadan, çektikleri sıkıntıların şiddetine, karşılaştıkları şeylerin büyüklüğüne rağmen, dinlerini bozulmadan, insan ve cin şeytanlarıyla uzun bir ömür mücadele ettikten sonra, ne güzel bir teselli ve ne hoş bir teselli olarak ayrılanlara söylüyormuş gibidir. 

Sanki bu, hayatını Rabbini razı etmek için harcayan ve O'nun yolundan sapmayan biri için ilahi bir hizmetin sonu gibidir. Kendisine bu söylenen kişi için ne büyük bir talih ve bunu gerçekten yaşayan kişi için ne büyük bir mutluluktur ahirette. Yorgun ve sıkıntılı olanlar. Yaratıcı uğruna yaratılışla geçen uzun ve dikenli bir yoldan sonra, sadece bu mükafatla yetinselerdi, bu yeterli olurdu!

{Ve çaban takdir edildi}ayeti: Bunu, Âlemlerin Rabbinin sana söylediği gibi, aksatmadığın bir namazdan, esirgemediğin bir zekattan ve zarar vermediğin ruhlardan sonra, kalbinin kulağıyla duy. Sonra O, Yüce Allah, seninle ahirette buluşacak, sana gülecek ve sen de ona güleceksin ve sana şöyle diyecek: {Ve çaban takdir edildi}.

{Ve çabanız takdir edildi} Bu dünyada insanlar, teselli etmeye ve teselli vermeye gelenlere teşekkür olarak yas toplantılarıyla yetinirler; ama ahirette, cennete girdikten, hataları görmezden gelip günahlara kefaret ödedikten sonra sevinç ve müjde anlarında: {Doğrusu bu sizin için bir mükafattı ve çabanız takdir edildi} denir.

Ey Müslümanlar,

Övgüye değer çaba, kabul edilen çabadır. İyilik için yapılan çabaya övgüye değer çaba denir. Ve kötülük için yapılan çabaya nankör çaba denir. 

İmam El-Rağib şöyle demiştir: "Allah minnettar olarak tanımlandığında, kullarına olan nimetlerini ve ibadetleri için verdiği ödülü kasteder."

Ve takdir edilen gayret: Cenab-ı Hak, bunu yapanın bütün gayretini, küçük ve büyük, az ve çok, hepsini yazar.

       Allah Teala şöyle buyurdu:

فَمَنْ يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَا كُفْرَانَ لِسَعْيِهٖ وَاِنَّا لَهُ كَاتِبُونَ

Enbiya suresi 21.94 Şu hâlde, kim mü'min olarak bir salih amel işlerse, çalışması asla inkâr edilmez. Şüphesiz biz onu yazmaktayız.

       Allah Teala şöyle buyurdu:

فَاسْتَجَابَ لَهُمْ رَبُّهُمْ اَنّٖى لَا اُضٖيعُ عَمَلَ عَامِلٍ مِنْكُمْ مِنْ ذَكَرٍ اَوْ اُنْثٰى بَعْضُكُمْ مِنْ بَعْضٍ فَالَّذٖينَ هَاجَرُوا وَاُخْرِجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ وَاُوذُوا فٖى سَبٖيلٖى وَقَاتَلُوا وَقُتِلُوا لَاُكَفِّرَنَّ عَنْهُمْ سَيِّپَاتِهِمْ وَلَاُدْخِلَنَّهُمْ جَنَّاتٍ تَجْرٖى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ ثَوَابًا مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ وَاللّٰهُ عِنْدَهُ حُسْنُ الثَّوَابِ

Al-i İmran suresi 3.195 Rableri, onlara şu karşılığı verdi: "Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden hiçbir çalışanın amelini zayi etmeyeceğim. Sizler birbirinizdensiniz. Hicret edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet görenler, savaşanlar ve öldürülenlerin de andolsun, günahlarını elbette örteceğim. Allah katından bir mükâfat olmak üzere, onları içinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Mükâfatın en güzeli Allah katındadır."

       Allah Teala şöyle buyurdu:

وَمَنْ اَرَادَ الْاٰخِرَةَ وَسَعٰى لَهَا سَعْيَهَا وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَاُولٰئِكَ كَانَ سَعْيُهُمْ مَشْكُورًا

İsra suresi 17.19 Kim de mü'min olarak ahireti ister ve ona ulaşmak için gereği gibi çalışırsa, işte bunların çalışmalarının karşılığı verilir.

Övgüye değer çabanın çalışmanın yerine getirilmesi gereken şartları olduğu ifade edilmektedir. Övgüye değer çabanın çalışmanın şartlarından biri (asil ayet aracılığıyla) şudur: (Ve kim ahireti isterse) o zaman kişi çalışmasıyla ahireti ister. Yani iyi salih çalışmasıyla ahiretteki mükafatı sevabı ve karşılığını niyet eder. Eğer bu arzu istek gerçekleşmezse ve bu onun niyeti değilse, o zaman kişi o çalışmadan faydalanmaz.

       Allah Teala şöyle buyurdu:

وَاَنْ لَيْسَ لِلْاِنْسَانِ اِلَّا مَا سَعٰى

Necm suresi 53.39 İnsan için ancak çalıştığı vardır.

Allah Teala şöyle buyurdu:

فَاِذَا قَضَيْتُمْ مَنَاسِكَكُمْ فَاذْكُرُوا اللّٰهَ كَذِكْرِكُمْ اٰبَاءَكُمْ اَوْ اَشَدَّ ذِكْرًا فَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَا اٰتِنَا فِى الدُّنْيَا وَمَا لَهُ فِى الْاٰخِرَةِ مِنْ خَلَاقٍ

Bakara suresi 2.200 Hac ibadetinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye döneminde) atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anışla Allah'ı anın. İnsanlardan, "Ey Rabbimiz! Bize (vereceğini) bu dünyada ver" diyenler vardır. Bunların ahirette bir nasibi yoktur.

وَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ رَبَّنَا اٰتِنَا فِى الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِى الْاٰخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ

Bakara suresi 2.201 Onlardan, "Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru" diyenler de vardır.

اُولٰئِكَ لَهُمْ نَصٖيبٌ مِمَّا كَسَبُوا وَاللّٰهُ سَرٖيعُ الْحِسَابِ

Bakara suresi 2.202 İşte onlara kazandıklarından bir nasip vardır. Allah, hesabı pek çabuk görendir. 

       Allah Teala şöyle buyurdu:

مَنْ كَانَ يُرٖيدُ حَرْثَ الْاٰخِرَةِ نَزِدْ لَهُ فٖى حَرْثِهٖ وَمَنْ كَانَ يُرٖيدُ حَرْثَ الدُّنْيَا نُؤْتِهٖ مِنْهَا وَمَا لَهُ فِى الْاٰخِرَةِ مِنْ نَصٖيبٍ

Şura suresi 42.20 Kim âhiret kazancını isterse, onun kazancını artırırız. Kim de dünya kazancını isterse, ona da istediğinden veririz, fakat onun ahirette hiçbir payı yoktur. 

Sahih-i Buhari’de: (Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: 

وفي صحيح البخاري: (أن رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم – يَقُولُ «إِنَّمَا الأَعْمَالُ بِالنِّيَّاتِ، وَإِنَّمَا لِكُلِّ امْرِئٍ مَا نَوَى، فَمَنْ كَانَتْ هِجْرَتُهُ إِلَى دُنْيَا يُصِيبُهَا أَوْ إِلَى امْرَأَةٍ يَنْكِحُهَا فَهِجْرَتُهُ إِلَى مَا هَاجَرَإِلَيْهِ»، 

 “Ameller ancak niyetlere göredir. Ve her kişiye ancak niyet ettiği vardır. Kimin hicreti, elde edeceği bir dünyalık veya nikahlanacağı bir kadın için ise, onun hicreti de, hicret ettiği şeyedir.”

Övgüye değer çabanın şartlarından biri de şudur: (Ve bunun için gereken gayreti göstermek suretiyle ayet) yapılan işin, ahiret sevabına kavuşulacak salih bir iş olması, ancak ibadet ve itaat türünden olması ve Allah Resulü'nün (s.a.v.) sünnetine ve metoduna uygun olması gerekir.

Sahih-i Buhari’de: (Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:

ففي صحيح البخاري: (قَالَ رَسُولُ اللَّهِ – صلى الله عليه وسلم – «إِنَّ اللَّهَ قَالَ ..، وَمَا تَقَرَّبَ إِلَيَّ عَبْدِي بِشَيْءٍ أَحَبَّ إِلَىَّ مِمَّا افْتَرَضْتُ عَلَيْهِ، وَمَا يَزَالُ عَبْدِي يَتَقَرَّبُ إِلَىَّ بِالنَّوَافِلِ حَتَّى أُحِبَّهُ)،

“Allah buyurdu ki… Kulum, kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevimli bir şeyle Bana yaklaşamaz. Kulum, Ben onu sevinceye kadar nafile ibadetlerle Bana yaklaşır.”) 

Sahih-i Buhari’de: (Resulullah (s.a.v.)’den rivayetle şöyle buyurdu: 

وفي صحيح البخاري: (عَنِ النَّبِيِّ – صلى الله عليه وسلم – قَالَ «عَلَى كُلِّ مُسْلِمٍ صَدَقَةٌ ». فَقَالُوا يَا نَبِيَّ اللَّهِ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ قَالَ «يَعْمَلُ بِيَدِهِ فَيَنْفَعُ نَفْسَهُ وَيَتَصَدَّقُ». قَالُوا فَإِنْ لَمْ يَجِدْ قَالَ «يُعِينُ ذَا الْحَاجَةِ الْمَلْهُوفَ». قَالُوا فَإِنْ لَمْ يَجِدْ. قَالَ «فَلْيَعْمَلْ بِالْمَعْرُوفِ، وَلْيُمْسِكْ عَنِ الشَّرِّ فَإِنَّهَا لَهُ صَدَقَةٌ»،

“Her Müslümanın sadaka vermesi gerekir.” Ashab-ı Kiram: “Ey Allah’ın Resulü! Sadakası olmayanların durumu ne olacak?” diye sordular. Ashab-ı Kiram: “Eliyle çalışıp kazanç sağlasın.” buyurdu.) Sadaka versin.” Ashab-ı Kiram: “Eğer bulamazsa?” dediler. Ashab-ı Kiram: “Muhtaç ve sıkıntıda olana yardım etsin.” buyurdu. Ashab-ı Kiram: “Eğer bulamazsa?” dediler. Ashab-ı Kiram: “Hayırlı işler yapsın, kötülüklerden uzak dursun. Çünkü bu onun için bir sadaka olur.” buyurdu. 

Sünen-i Tirmizi’de Peygamber (s.a.v.)’in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: 

وفي سنن الترمذي: قال صلى الله عليه وسلم: (يَقِي أَحَدُكُمْ وَجْهَهُ حَرَّ جَهَنَّمَ أَوِ النَّارِ وَلَوْ بِتَمْرَةٍ وَلَوْ بِشِقِّ تَمْرَةٍ فَإِنَّ أَحَدَكُمْ لاَقِى اللَّهَ وَقَائِلٌ لَهُ مَا أَقُولُ لَكُمْ أَلَمْ أَجْعَلْ لَكَ سَمْعًا وَبَصَرًا فَيَقُولُ بَلَى. فَيَقُولُ أَلَمْ أَجْعَلْ لَكَ مَالاً وَوَلَدًا فَيَقُولُ بَلَى. فَيَقُولُ أَيْنَ مَا قَدَّمْتَ لِنَفْسِكَ فَيَنْظُرُ قُدَّامَهُ وَبَعْدَهُ وَعَنْ يَمِينِهِ وَعَنْ شِمَالِهِ ثُمَّ لاَ يَجِدُ شَيْئًا يَقِي بِهِ وَجْهَهُ حَرَّ جَهَنَّمَ لِيَقِ أَحَدُكُمْ وَجْهَهُ النَّارَ وَلَوْ بِشِقِّ تَمْرَةٍ فَإِنْ لَمْ يَجِدْ فَبِكَلِمَةٍ طَيِّبَةٍ

“Sizden biriniz yüzünü cehennem veya ateşin hararetinden bir hurma ile de olsa, yarım hurma ile de olsa korusun. Çünkü sizden biriniz Allah’a kavuşacak ve bir kimse ona: “Sana ne söylüyorum? Ben sana işitme ve görme yeteneği vereceğim dememiş miydim?” diyecek. O da: “Evet” diyecek. Allah: “Sana mal ve evlat vermedim mi?” diyecek. O da: “Evet” diyecek. Allah: “Kendin için takdim ettiğin şey nerede?” diyecek. Önüne, arkasına, sağına, soluna bakacak ama yüzünü cehennem ateşinin hararetinden koruyacak bir şey bulamayacak. Sizden biriniz yüzünü cehennem ateşinden yarım hurma ile de olsa korusun. Eğer bir şey bulamaz ise güzel bir sözle korusun.

Övgüye değer çabanın şartlarından biri de imandır. İman itibarlı şartlardandır. Zira Cenab-ı Hak, iman edilmeyen işi kabul etmez.

       Allah Teala şöyle buyurdu:

وَمَنْ يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ مِنْ ذَكَرٍ اَوْ اُنْثٰى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَاُولٰئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ وَلَا يُظْلَمُونَ نَقٖيرًا

Nisa suresi 4.124 Mü'min olarak, erkek veya kadın, her kim salih ameller işlerse, işte onlar cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar. 

Allah Teala şöyle buyurdu:

مَنْ عَمِلَ صَالِحًا مِنْ ذَكَرٍ اَوْ اُنْثٰى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَنُحْيِيَنَّهُ حَيٰوةً طَيِّبَةً وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ اَجْرَهُمْ بِاَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

Nahl suresi 16.97 Erkek veya kadın, kim mü'min olarak iyi iş işlerse, elbette ona hoş bir hayat yaşatacağız ve onların mükâfatlarını yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz. 

Övgüye teşekküre değer çabanın çalışmanın şartlarından biri de gösterişten, şandan, kibirden ve hayalden uzak olmasıdır. Hiçbir bencillik veya tazminat arayışı olmamalıdır. Bilakis tamamen Yüce Allah rızası için olmalıdır.

Ey Müslümanlar,

Övgüye değer çabanın birçok biçimi vardır. Övgüye değer çabanın bir örneği geçimini sağlamak için çabalamaktır. Geçimini sağlamak için çabalamak özel bir saygı ve itibara sahiptir.

Sünen-i Beyhakî’de: (İbn Ömer radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Yanlarından bir adam geçti, onun karakterine hayran kaldılar ve şöyle dediler: Keşke bu adam Allah yolunda cihad etseydi. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e geldiler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

وفي سنن البيهقي: (عَنِ ابْنِ عُمَرَ رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا قَالَ: مَرَّ بِهِمْ رَجُلٌ فَتَعَجَّبُوا مِنْ خُلُقِهِ فَقَالُوا: لَوْ كَانَ هَذَا فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَأَتَوُا النَّبِيَّ -صلى الله عليه وسلم- فَقَالَ النَّبِيُّ -صلى الله عليه وسلم- :«إِنْ كَانَ يَسْعَى عَلَى أَبَوَيْهِ شَيْخَيْنِ كَبِيرَيْنِ فَهُوَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَإِنْ كَانَ يَسْعَى عَلَى وَلَدٍ صِغَارٍ فَهُوَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَإِنْ كَانَ يَسْعَى عَلَى نَفْسِهِ لِيُغْنِيَهَا فَهُوَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ»

 “Eğer yaşlı büyük anne ve babası için çalışıyorsa, Allah yolunda cihad etmiş olur. Eğer küçük çocukları için çalışıyorsa, Allah yolunda cihad etmiş olur. Eğer kendi ihtiyacını karşılamak için çalışıyorsa, Allah yolunda cihad etmiş olur.” 

Bu sebeple Yüce Allah, çalışmayı ve geçim için çabalamayı, Allah yolunda cihad etmekle aynı kefeye koymuştur.

Kur’an-ı Kerim bize çalışıp çabalamamızı emrediyor.

       Allah Teala şöyle buyurdu:

هُوَ الَّذٖى جَعَلَ لَكُمُ الْاَرْضَ ذَلُولًا فَامْشُوا فٖى مَنَاكِبِهَا وَكُلُوا مِنْ رِزْقِهٖ وَاِلَيْهِ النُّشُورُ

Mülk suresi 67.15 O, yeryüzünü sizin ayaklarınızın altına serendir. Haydi onun üzerinde yürüyün ve Allah'ın rızkından yiyin. Dönüş ancak O'nadır.

Rabbimiz, bu gündüzü bizim için rızık ve rızık için çabalamamız için yarattığını bildirmiş ve şöyle buyurmuştur:

وَجَعَلْنَا الَّيْلَ لِبَاسًا

Nebe suresi 78.10 Geceyi (sizi örten) bir elbise yaptık. 

وَجَعَلْنَا النَّهَارَ مَعَاشًا

Nebe suresi 78.11 Gündüzü de geçimi temin zamanı kıldık. 

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), ashabını helal olanı kazanmak ve ona çalışmak üzere yetiştirmiş, başkasına yardım edip veren elin yardım alan elin üstünde hayırlı olduğunu bildirmiştir. 

Buhari ve Müslimde: (Abdullah ibn Ömer -Allah ikisinden de razı olsun- rivayetine göre, Resûlullah -Allah ona salât ve selâm etsin- şöyle buyurmuştur: 

ففي الصحيحين: (عَنْ عَبْدِ اللَّهِ بْنِ عُمَرَ – رضي الله عنهما – أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ – صلى الله عليه وسلم – قَالَ «الْيَدُ الْعُلْيَا خَيْرٌ مِنَ الْيَدِ السُّفْلَى، فَالْيَدُ الْعُلْيَا هِيَ الْمُنْفِقَةُ، وَالسُّفْلَى هِيَ السَّائِلَةُ»،

 

“Üstteki el, alttaki elden daha hayırlıdır. Üstteki el, harcayan eldir, alttaki el de isteyen eldir.”) 

Buhari ve Müslim’de: (Ebû Hureyre’nin rivayetine göre, Resûlullah -Allah ona salât ve selâm etsin-’in şöyle buyurduğunu işittim: 

وفي الصحيحين: (عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ قَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- يَقُولُ «لأَنْ يَغْدُوَ أَحَدُكُمْ فَيَحْطِبَ عَلَى ظَهْرِهِ فَيَتَصَدَّقَ بِهِ وَيَسْتَغْنِىَ بِهِ مِنَ النَّاسِ خَيْرٌ لَهُ مِنْ أَنْ يَسْأَلَ رَجُلاً أَعْطَاهُ أَوْ مَنَعَهُ ذَلِكَ فَإِنَّ الْيَدَ الْعُلْيَا أَفْضَلُ مِنَ الْيَدِ السُّفْلَى وَابْدَأْ بِمَنْ تَعُولُ

“Sizden biriniz sabahleyin kalkıp sırtında odun taşısın. Sonra onu sadaka olarak versin. Sonra da gücüne gitmesin.” “Odun taşıması kendisine bir şey veren veya vermeyen birinden istemesi onun için daha hayırlıdır. Veren üstteki el, dilenen alttaki elden daha hayırlıdır. Yardım etmeye elinizin altındakilerden başlayın.”

Övgüye değer çaba çalışma ve övgüye değer iş biçimleri arasında insanların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmak vardır. İslam'ın Müslümanları yapmaya teşvik ettiği ve sevk ettiği yüksek ve asil İslami ahlaklardan biridir. Ve bunu Yüce Allah'ın yapmamızı emrettiği doğruluk ve dindarlıkta bir işbirliği biçimi haline getirmiştir. 

İnsanların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmak arasında yetime, yoksula, dul kadına ve ihtiyaç sahibi diğerlerine yardım etmek de vardır. 

Sahih-i Müslim'de: (Ebû Hüreyre'nin rivayetine göre, o da Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in rivayetine göre şöyle buyurmuştur: 

وفي صحيح مسلم: (عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ عَنِ النَّبِيِّ -صلى الله عليه وسلم- قَالَ «السَّاعِي عَلَى الأَرْمَلَةِ وَالْمِسْكِينِ كَالْمُجَاهِدِ فِي سَبِيلِ اللَّهِ – وَأَحْسِبُهُ قَالَ – وَكَالْقَائِمِ لاَ يَفْتُرُ وَكَالصَّائِمِ لاَ يُفْطِرُ»،

"Dul ve fakirlerin ihtiyaçlarını gideren kimse, Allah yolunda cihad eden -sanırım şöyle demiştir-, yorulmadan namaz kılan kimse ve iftar etmeden oruç tutan kimse gibidir."

Allah Teala kime insanların ihtiyaçlarını giderme gücü verirse, onlara pek çoğunun mahrum kaldığı bir nimet vermiş olur. 

Taberânî rivayet etmiştir: (İbn Ömer'in rivayetine göre, Allah Rasulü -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:

وقد روى الطبراني: (عَنِ  ابنِ عُمَرَ، قَالَ: قاَلَ رَسُولُ اللِه صَلىَّ اللَّهّ ُعَلَيهِ وَسَلمَّ: {إِنَّ لِلَّه ِأقَوَامًا اختصَّهُم بِالنعِمِ لِمَنَافِع العِبَادِ، وَيقِرُّهَا فِيهِم مَا بذَلَوُهَا، فَإذِاَ مَنعَوُهَا نزَعَهَا عَنهُم وَحَوَّلهَا إلِى غَيرِهِم

 {Şüphesiz Allah'ın kendilerine nimet verdiği kulları vardır. Onlar başkalarına yardım verdikleri sürece Allah onları onlarda sabit kılar. Eğer vermezlerse Allah nimeti onlardan alır ve başkalarına aktarır.)                                   

Söyleyeceklerimi söylüyorum ve Allahtan kendim ve sizin için af diliyorum.

İkinci Vaaz 

Ve çabanız takdir edildi

Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun. Ey Allah'ım, sana bol, güzel ve mübarek bir hamd olsun. Bereketlere denk gelen ve daha fazlasını ödüllendiren bir hamd olsun.

 Şahitlik ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur. Tektir, ortağı yoktur. Ve şahitlik ederim ki Muhammed Allah’ın kulu ve elçisidir. Allah'ım, efendimiz Muhammed'e ve tüm ailesine ve arkadaşlarına salat ve selam eyle.

Öyleyse ey Müslümanlar! Övgüye değer çabalardan, takdire şayan davranışlardan biri de mazlumlara yardım etmektir:

Ebû Dâvûd rivayet ediyor: Cabir İbnu Abdullah ve Ebû Talha İbnu Sehl el-Ensârî dediler ki: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: 

روى أبو داود: (أن جَابِرَ بْنَ عَبْدِ اللَّهِ وَأَبَا طَلْحَةَ بْنَ سَهْلٍ الأَنْصَارِيَّ يَقُولاَنِ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ -صلى الله عليه وسلم- «مَا مِنِ امْرِئٍ يَخْذُلُ امْرَأً مُسْلِمًا فِي مَوْضِعٍ تُنْتَهَكُ فِيهِ حُرْمَتُهُ وَيُنْتَقَصُ فِيهِ مِنْ عِرْضِهِ إِلاَّ خَذَلَهُ اللَّهُ فِي مَوْطِنٍ يُحِبُّ فِيهِ نُصْرَتَهُ وَمَا مِنِ امْرِئٍ يَنْصُرُ مُسْلِمًا فِي مَوْضِعٍ يُنْتَقَصُ فِيهِ مِنْ عِرْضِهِ وَيُنْتَهَكُ فِيهِ مِنْ حُرْمَتِهِ إِلاَّ نَصَرَهُ اللَّهُ فِي مَوْطِنٍ يُحِبُّ نُصْرَتَهُ».

“Bir kimse yoktur ki, bir Müslümanı, şerefinin çiğnendiği ve ırzının zedelendiği bir durumda yalnız bırakırsa, Allah da onu yardım desteklemek istediği bir durumda yalnız bırakır. Bir kimse yoktur ki, bir Müslümanı, şerefinin çiğnendiği ve ırzının zedelendiği bir durumda yardım ederse, Allah da ona sevdiği bir durumda yardım eder.”

Övgüye değer gayret ve takdire şayan işlerden biri de Yüce Allah'ın dinini tebliğ etmeye çalışmak, iyiliği emretmek, kötülüğü yasaklamak gibi davranışlardır.

Tirmizî rivayet etti: İbn Mesud'un (r.a.) rivayetine göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: 

روى الترمذي: (عن ابن مسعود رضي الله عنه، أن النبي صلى الله عليه وسلم قال: «نَضَّرَ اللَّهُ امْرَأً سَمِعَ مِنَّا حَدِيثًا فَحَفِظَهُ حَتَّى يُبَلِّغَهُ غَيْرَهُ فَرُبَّ حَامِلِ فِقْهٍ إِلَى مَنْ هُوَ أَفْقَهُ مِنْهُ وَرُبَّ حَامِلِ فِقْهٍ لَيْسَ بِفَقِيهٍ».

"Bizden bir hadis işitip onu ezberleyen ve başkalarına aktaran kimsenin yüzünü Allah aydınlatsın. Zira birçok kimse, kendisinden daha bilgili olana bilgi aktarır. Birçok kimse ise, bilgi aktarır ama bilgili değildir."

       Dua.

 

Tercüme Tarih: 16 Haziran 2025

       Tercüme Eden: İbrahim SIRMALI

(Emekli Müftü, İcazetli)

Okunma Tarihi: 14. Haziran 2025

https://hamidibrahem.com

dan alıntıdır. 

 

 

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —