Kudret Uğurlu EMİNSOY

Tarih: 29.10.2025 08:54

Cumhuriyet: Bir Milletin Yeniden Doğuşu

Facebook Twitter Linked-in

29 Ekim 1923...
Takvim yaprakları o gün başka bir anlamla çevrildi. Yalnızca bir devletin yönetim biçimi değişmedi; bir millet, küllerinden yeniden doğdu. Anadolu’nun dört bir yanı yorgun, halk yoksul, ülke harap haldeydi. Fakat o topraklarda bir şey dimdik ayakta kaldı: bağımsızlık inancı.

Cumhuriyet, yalnızca bir yönetim biçimi değil; bir karakterdir, bir duruştur. Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları, yüzyıllar boyunca süren baskının, savaşın ve yoksulluğun ardından milletine bir armağan sundu: “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir.” Bu cümle, sadece bir söz değil, bir milletin iradesinin ta kendisidir.

Cumhuriyet, eşitliğin ve adaletin kapısını araladı. Kadınlar artık toplumun dışına itilen bir figür değil, onun merkezinde yer alan birer birey oldular. Eğitim, bilimin ve sanatın önemi anlaşıldı. Halk, kendi sesini, kendi sözünü buldu. Her 29 Ekim’de, o ilk günkü heyecanla, sokaklarda dalgalanan bayraklara bakarken, aslında kendi kaderini eline alan bir milletin gururuna tanık oluruz. Bugün bizlere düşen, o emaneti anlamak ve yaşatmaktır. Cumhuriyet, sadece törenlerle kutlanacak bir gün değil; her sabah uyandığımızda içimize çekmemiz gereken bir nefestir.
Bir ülkenin özgürlüğü, yalnızca düşman karşısında değil, cehalet, umursamazlık ve ayrışma karşısında da korunur. O yüzden, Cumhuriyet’i korumak demek; sorgulamak, öğrenmek, üretmek ve birbirine saygı duymak demektir.

Bir asır önce yorgun bir millet, kaderine teslim olmadı. Bugün biz de o inancı, o cesareti ve o umudu taşımak zorundayız. Çünkü Cumhuriyet, bizlere atalarımızdan miras değil; çocuklarımızdan emanet kalmıştır. Ne mutlu bu emaneti taşıyanlara, Ne mutlu Cumhuriyet’i yüreğinde hissedenlere ve elbette Ne mutlu Türküm diyene!

Cumhuriyet: Geçmişten Geleceğe Emanet

29 Ekim 1923…
Bir ulusun kaderi o gün değişti. Anadolu’nun yorgun ama umut dolu topraklarında bir ışık yandı: Cumhuriyet. O ışık, esaretin karanlığını yırtan, milletin kendi sesini duyurduğu bir meşaleydi. Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları, yalnızca bir savaş kazanmadılar; bir zihniyet devrimi yaptılar. O devrim, “Ben varım” diyen bir halkın yeniden doğuşuydu. Cumhuriyet, bir milletin bağımsızlık aşkını, özgürlük tutkusunu, bilime ve akla olan inancını simgeliyordu. Bugün, o büyük mirasın 102. yılını kutlarken, her birimize düşen bir görev var: Cumhuriyet’i yalnızca kutlamak değil, onu anlamak, yaşatmak ve geleceğe taşımak.

Sevgili gençler,
Unutmayın, bu Cumhuriyet sizindir. Sizler onun en taze nefesi, en güçlü sesi ve en büyük umudusunuz. Atatürk, “Ey Türk gençliği!” diyerek size hitap ederken, sadece o dönemin değil, geleceğin koruyucularına sesleniyordu. Cumhuriyet’i korumak, yalnızca sınırları savunmak değildir; cehalete karşı kalemle savaşmak, umutsuzluğa karşı direnmek, adaleti ve eşitliği savunmaktır.

Bugün sizden beklenen; bilime sarılmanız, sanatı sahiplenmeniz, ülkenizi sevmekten asla vazgeçmemenizdir. Sosyal medyada, okulda, sokakta… Her yerde Cumhuriyet’in değerlerini temsil eden gençler olmanızdır.

Unutmayın, Cumhuriyet sadece geçmişin bir zaferi değildir; geleceğin inşa planıdır. Onu yaşatmak, her gün bir adım daha ileriye taşımak demektir. Bir zamanlar yokluk içinde, umudunu kaybetmeden yürüyen bir milletin torunları olduğumuzu unutmamalıyız. Şimdi sıra bizde… O meşaleyi taşımak, o emaneti korumak ve geleceğe dimdik aktarmak bizlerin görevidir. Cumhuriyet bir günün değil, her günün gururudur. O gurur, yüreğinde vatan sevgisi taşıyan her gencin içinde sonsuza kadar yaşayacaktır. Ne mutlu Cumhuriyet’in çocuklarına! Ne mutlu Türküm diyene!

Cumhuriyet Bayramınız Kutlu Olsun.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —