Size bu yazımızda ilginç bir insanın, ilginç bir konuşmasını yazacağız. Bu yazıyı hep beraber ibret almak maksadıyla yazıyorum.
Devir cahiliye devridir. İnsanlık tarihi saadet çağının doğum sancısını çekmektedir ve Hıra Dağı`ndaki kutlu müjdeye daha iki yıl vardır. Kâbe civarında her sene kurulan Ukaz panayırının en hareketli günlerindeyiz. Kalabalıkların kaynaştığı, ortalığın cıvıl cıvıl olduğu bir anda, bir ses tüm kulaklarda birden yankılandı. Hayat durdu ve herkes sesin geldiği tarafa döndü. Yığınlar o sese kulak verdi. Konuşan Kuss b. Saide`dir; şu yaşlı şair. Yüksekçe bir yerden hüzünlü bir sesle şöyle haykırmaya başladı;
“İnsanlar! Geliniz, dinleyiniz, belleyiniz, ibret alınız. Yaşayan ölür, ölen fena bulur. Olacak neyse olur. Yağmur yağar, otlar biter, çocuklar doğar, annelerinin ve babalarının yerlerini alır. Derken hepsi ölür gider, hadiselerin ardı arası kesilmez, hepsi birbirini kovalar.”
Bir an sessizlik olur. Kuss B. Saide devam ediyor konuşmasına;
“Kulak tutunuz, dikkat kesiliniz. Gökte haber, yerde ibret alınacak şeyler var. Yeryüzü bir büyük divan, gökyüzü bir yüksek tavan. Yıldızlar yürür, denizler durur. Gelen kalmaz, giden gelmez. Acaba vardıkları yerden hoşnut olup da mı kalmadalar yoksa orada kalıp uykuya mı dalıveriyorlar? Yemin ederim, yemin ederim, Allah katında bir din vardır ki, şimdi içinde bulunduğumuz dinden daha sevgilidir. Ve Allah`ın gelecek bir peygamberi vardır ki, gelmesi pek yakındır. Hatta gölgesi başımızın üstüne geldi bile.”
Kuss B.Saide şöyle bir an durdu. Söylediği sözlerin iyice sindirilmesini bekledi. Sesinin kuvvetini arttırarak birazda kızgın, birazda kırgın devam etti;
“İnsanlar! Hani ya nerede, babalar, dedeler, atalar? Nerede soy sop? Hani o süslü saraylar ve mermer binalar yükselten Ad ve Semud kavimleri? Hani ya dünya varlığıyla gururlanıp da kavmine “Ben sizin en büyük ilahınız değil miyim?” diyen Firavun ile Nemrut? Onlar ki zenginlikçe, kuvvet ve kudretçe sizden çok daha üstün idiler. Ne oldular? Kara toprak onları değirmeninde öğüttü, toz edip savurdu. Kemikleri bile çürüyüp dağıldı; evleri yıkılıp ıssız kaldı, yurtlarını şimdi avare köpekler şenlendiriyor. Sakın onlar gibi gaflete düşmeyin; onların yolundan gitmeyin.”
Kuss B. Said üzgündü. Biliyordu ki söylediği bu sözler çok azına etki edecekti. Belki bazılarına da az bir zaman yetecekti. Ama O ısrarlıydı. Olsun isterlerse kimse dinlemesin. O yine de tebliğ edecekti. Çünkü doğrular saklanamazdı. Onun görevi insanları doğru yola getirmek değildi. Onun görevi sadece tebliğ etmekti. Hidayet yalnız Allah’a aitti. Sözlerine devam etti;
“İnsanlar! Her şey fanidir. Baki olan ancak Allah`tır. O birdir. Ortağı ve benzeri yoktur. İbadet edilecek ancak O`dur. Evvel geçip gidenlerde ibret alınacak çok şeyler var. Ölüm bir ırmaktır, girecek yerleri çok ama çıkacak yeri yoktur. Büyük küçük hep göçüp gidiyor, giden geri gelmiyor. Kesinlikle biliyorum ki herkese olan size de, bana da olacaktır.”
Kuss B. Said bu sözleri orada söyledi ama bir kısmı dinledi bir kısmı da gülüp geçti. Dinleyenler kulaktan kulağa anlattı da biz dahi size ilettik. Dinleyenler ve Hak olan din geldiğinde o dine tabi olanlar kurtuluşa erdiler. Ey dostum, bu sözleri sen de oku. İyice anla ve ona göre hayat sür. Bu hayatın bir hayalden ibaret olduğunu unutma ve hesap günü için hazırlıklı ol. Böylece hem dünyada hem de ahirette mutlu olanlardan olursun.
“Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir.” (Âl-i İmrân 185)
Sevgi ışığınız, kalbiniz rehberiniz olsun.